31 Ocak 2017 Salı

Düşme, Katılma ve Bayılma

Geçen yaz tatilinde, herşey dahil bir oteldeydik. Kızım, kuzeni ve oğlum geniş alanda koşturarak oyun oynuyorlardı. Etrafta tehlikeli birşey yoktu. Biz de masaya oturup yemek siparişlerini verdik...

Gözümüz genelde çocukların üzerindeydi; ama garsonun servis yaptığı o anı kaçırdık hepimiz. Çığlık çığlığa ağlayan kızımın sesini duyup koşturdum yanına. Sırt üstü yatıyordu yerde. Kucakladım. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum bir yandan da ona sarılıp sakinleştirmeye çalışırken...

Annem ve kardeşim de yanımda belirdi nesi var diye. Kızım o güçlü ağlama ardından nefes alamadı. Morardı, havaya kaldırıp sarsıyordum ismini haykırarak. Kendinden geçti ve boynu yana düştü. Yanıt vermiyordu. Aklımı yitireceğim bir andı. O sırada annem kucaklamıştı elimden alıp. Oteldeki yerli-yabancı bir çok insan da başımızda birşeyler söylüyordu; ama ben dünyadan kopmuş gitmiştim.

Elimden birşey gelmiyordu. Sırtüstü düştüğünden başını çarptığını düşünüyordum. Bu sebeple kendinden geçtiğine inandım. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu; kızımı kaybettim diye düşündüm o kısacık anda.

O sırada arkadan biri elini kızımın ağzına soktu ve kızım ağlamaya başladı. Bağırabildiği kadar son sesle ağlıyordu ve hepimiz ağlamaya başladık. Düşünce veya ağlayınca dilini yuttu, nefes alamadı diye konuşuldu. Otelin doktoruna görünmek için araç çağırdık. O sırada belki 10 dakika hiç durmadan ağladı...

Yıllar önce ilk yardım eğitimi almıştım. İlk bakılması gereken boğazıydı; hava yolunun açık olup olmadığıydı. Fakat o şoktan hiç bir şey aklıma gelmemişti. Demek ki canına birşey olduğunda insanın beyni duruyordu… Benim öyle olmuştu malesef! Kafasına darbe aldığından kendinden geçti, diye düşünmüştüm.

Doktora vardığımızda eski halinden farkı yoktu. Gözleri, içmesi, konuşması, yürümesi normaldi. Doktor, kusarsa hastaneye gitmemizi önerdi. O gece ailecek ne yemek yiyebildik, ne uyuyabildik… Kızım ise her zamanki gibiydi. Ertesi gün de, sonra da...

Hepimiz oldukça korkmuştuk ve bunu dil yutması olarak adlandırmıştık. Dilini yuttuğu için nefes alamamıştı o an ve tekrar olursa bakabileceğimiz ilk yer ağzı olacaktı.
Olay kapandı…
Geçen haftaya dek...

Geçen hafta ufak bir bankın üzerinden, ben misafirlere çay koyarken, gene sırt üstü yere düştü. Ağladığını duydum, çaydanlığı elimden bırakıp yanına gidene dek misafirlerden biri onu kucaklamıştı bile. Yanına gittiğimde kucağıma aldım ve tekrar yukarıdaki sahne yaşandı. İlk güçlü ağlama ardından nefes alamadı, morardı, babası kucakladığında ilk baktığım yer ağzıydı, dili dışarıdaydı; ama yine de bayıldı. Bu kez herkese ağzını açın diye bağırdığımı hatırlıyorum. Ağzı sımsıkı kapalıydı. Zorla parmağımı sokup dilinin dönüklüğünü hissettim. O sırada kendine gelip ağlamaya başladı. Olaydan yarım saat sonra oynuyordu, gülüyordu. Normaldi...

Bu kez ilk duruma göre daha soğukkanlı davransam da, yine de endişelenmedim değil. Kafa travması yerine nefessiz kalıp bayılma kısmına odaklanmıştım çünkü. İlkinde başına aldığı darbe yüzünden bayıldığını düşünmüştüm.
Ertesi sabah doktorunu aradık. Düşme ardından kusma ya da kendinden farklı davranma olup olmadığını sordu. Yoktu öyle birşey çok şükür.

Yüz yüze görüştüğümüzde, doktoru başını ve vücudunu inceledi. Yürümesine baktı. Sonra olayı açıkladı. Düşme sonrası canı yandığı için şoka giriyor ve nefes almayı unutuyor. Nefessiz kalınca bayılıyor; tüm kasları olduğu gibi dil de bir kas olduğundan gevşiyor ve boğaza kaçabiliyor. Bayıldıktan bir süre sonra içgüdüsel olarak vücut serbest kalıyor ve nefes alıp tekrar kendine geliyor. Dil yutması diye birşey söz konusu değil bu durumda. Baygınlık sonrası 20-30 saniye sonra kendine geliyor. Nefes alıyor ve dil dahil kaslarını kontrol edebiliyor.
Bir daha bu durumu yaşarsak yapmamız gereken çocuğu hafif yan yatırmak ve sakin kalmak. Bir süre sonra kendine gelecek, ama 30 saniye sonra hala kendine gelmezse ağız açılıp dile müdahale edilebilir.

1-5 yaş arası her 100 çocuktan birinde görülebilen bir durum olduğundan pek yaygın değil; bilinmiyor ve beyin hasarı yapacak kadar tehlikeli bir durum da değil.
Hayatımda en korktuğum andı sanıyorum. Anne-baba olarak bir canlıyı doğurmak değil, yaşatmak daha zor olan.

Tehlikeli bir durum olmadığını bilsem de umarım tekrar bu sahneyi yaşamayız...