Oğlum benim...
Neden böyle bilmiyorum. Belki de biliyorum. Hayatında çok fazla değişiklik oldu-oluyor bu ara. Tam gün okula gidiyor mesela hayatında ilk kez. Akşamları almaya gidince çok seviniyor, öpüyor; ama sonra bana ters davranıyor. Bağırıyor, vuruyor bile nadiren de olsa. O zaman ceza vermek durumunda kalıyorum. Kızıyorum. İçim acıyor; ama yaptığının hoş olmadığını bilmek zorunda.
Bir tek babasına ve bana el kaldırıyor. Ne küçük çocuklarla ne de başkalarıyla, derdi sadece bizimle sanki. Belki de tepki duyuyor. Hala eski evimizi özlediğini söylüyor. 'Burası otel, evimize dönelim' diyor...
Belki karnımdan ötürü eskisi gibi oynayamadığımız, parklarda koşup, güreşemediğimiz için kızgın? Halbuki karnımı seviyor, ne zaman geleceğini soruyor, hatta 'Çıkaralım artık bebeğimi' diyor. Dört gözle bekliyor görünürde.
Ben de kardeşi olunca benim onun da annesi olacağımı, emzireceğimi, sonra ikisine birden sarılacağımı anlatıyorum. Daha çok anlatmamı istiyor; ama o minik aklında neler dönüyor bilmiyorum?
Babasıyla konuşuyoruz da, hiç bu kadar bağırarak tepki verdiği dönem olmamıştı sanki daha önce. İstediği olmayınca bambaşka bir çocuğa dönüşüyor. İşin ilginci 2-3 dakika bile sürmüyor sakinleşmesi. Özür merasimi başlıyor bu defa. Kısa bir süre sonra gene bağırıyor, gene özür diye geçiyor gün. Benim açımdan ise sakinlik ve sabır katsayısı her geçen saatle birlikte azalıyor.
Bu ara uyguladığımız yöntem şu:
Önce bağırdığında ne dediğini anlamadığımızı, güzel güzel söylemesini istiyoruz. Eğer güzel söylerse, teşekkür edip, sevindiğimizi belli ederek sorununa çare bulacağımızı anlatıyoruz. Fakat siniri ve bağırması geçmezse, odasına gitmesini söylüyoruz. Genelde biz elinden tutup odasına götürüp orada ağlayabileceğini söylüyoruz. Bir dakika bile sürmüyor odadan çıkması. Benim sabır ve sakinliğimin azaldığı, onun da bu nöbetleri sıklaştırdığı zamanlar odasına götürüp kapıyı kapatıyorum. O zaman daha da çıldırıyor. Ben dışarıda sakinleşip, o da içeride bağırıp çağırmasını bitirince 2-3 dakika sonra belki maksimum 5 oluyor, buluşuyoruz. Sorunu konuşuyoruz ve onun özür dileme merasimi, sarılmamız, öpüşmemiz bitince rahatlıyor biraz. Gene de çözüm olmuyor. Bu olaylar zinciri gün içinde birkaç kez yineleniyor.
Keşke sorunu anlayabilsek, çözebilsek, ya da bu durumun doğal olduğunu, geçici olduğunu bilebilsek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder