8 Eylül 2012 Cumartesi

14 Aylık Bir Oğlan Çocuğu


Oynuyor, gülüyor, ağlıyor, mızmızlanıyor, neşeleniyor, sinirleniyor.

Geçen haftaya dek merdivenleri inip çıkarken kendi başına, bu hafta yapmaktan vazgeçip hatta yapmamak için inat edip kucağına al beni diyor.

Geçen güne dek koltuğa, yatağa kendi başına tırmanıp inen bebek, koltuğa bıraktın mı aşağıya inemiyor. Yardımcı olsam bas bas bağırıp ağlıyor. Tırmanmaya yeltenmiyor bile.

Birkaç gün öncesine dek elimden çatalı kapan, yiyeceklere batırıp ağzına götürebilen yani kendini besleyen çocuk, eline çatal uzattığımda mızmızlanıp kızıyor.

Çok kızgın bu aralar, asabi. Ters, mızmız. Bir an ağlayıp diğer an kahkaha atabiliyor gözünde yaşlar dururken, deli gibi birşey! Terrible Two dedikleri kavrama girmiş gibiyiz şimdiden. 'No!' diyor nerden duyduysa. Zaten her kelimeyi tekrar ediyor, ya da etmeye çalışıyor. Üç, dört hecelileri de uyduruyor kendine göre. Ben babasıyla konuşurken ilgincine giden bir kelimeyi seçip söylüyor, şaşırtiyor bizi sürekli. Bazen muhabbet edebiliyoruz karşılıklı, bazense anlamayınca ne dediğini, anlatmaya çalışıyor bıkana dek. Belki ondan bu kızgınlığı, kendini yeteri kadar anlatamadığından.

Yürümüyor kendi başına henüz. Elimizden tutuyor, çoğu kez birkaç adım sonra sendeleyip düşüyor yere. Bize tutunup ayağa kalkıyor, ama ulaşamıyor hiç bir yere. Belki de ondan bu kızgınlık; neler yapabileceğinin farkında olmasına rağmen fiziksel olarak yapamamak çıldırtıyor onu. Boyu ondan birkaç santimetre uzun olanları parkta koştururken görmek üzüyor belki.

Geçecek diyoruz ve sevdikçe seviyoruz. O da bizi. Beni öpse ardından babasına gidip onu öpüyor. Babasına sarılsa 'Anneea' deyip yanıma gelip bana sarılıyor. Hem de sımsıkı, kimsenin sarılmadığı kadar sıkıca, içten. Sevgisi çok herkese, her şeye karşı hem de adil şimdiden. Sevgisiz kalmasın hiç hayatta. Hep bir sarılanı, sarılacağı olsun yanında...

Resim kaynağı: http://www.flickr.com/photos/helenog/7048255553/