18 Kasım 2016 Cuma

2 Yaş...

Küçük kızım 2 yaşında artık…

Hala küçük ve belki gözümüzde hep küçük kalacak, son olduğu için.

‘Abi öyle değil böyle!’ dese de, mum görünce ‘Happy birthday to you’ demek aklına gelse de, ufacık birşeye sinirlenip 15 dakika kendini oradan oraya atsa da, kreşe başlasa da, merdivenlere tutunmadan tırmansa da, asansörü çağırmasını bilip biz yanına gidene dek bekleyebilse de, bakışımızı - lafımızı taklit etse de, bebek arabasına binmeyi reddedip yürümek hatta koşmak istese de, sevdiği tanıdık şarkı duyunca veya sevdiği bir yiyeceği tadınca dans etmeye başlasa da, çoğu gece deliksiz uyuyabilse de, saçı toka takılacak kadar uzamış olsa da, abisiyle tartışırken onu çimdikleyip ısırsa da, babasına evden çıkarken tezahürat etse de, gözleriyle yan bakıp cilveleşse de, abisiyle birlikte lego ve tren oynasa da, bazı öğle uykularını uyumayı reddetse de, beğenmediği yemeği görünce tabağı eliyle uzağa itse de, ‘Aydede tumtum, sakalıma kondun, 5 para buldum, çarşıya gittim….’ diye şarkı söylese de, kızdığımız birşey yapınca surat ifadesi takınıp kendi kendine ‘no, no, no, no!’ dese de, o bizim bebeğimiz hala...

İyi ki doğmuş… İyi ki bizim olmuş… Tersi pis olsa da, hiç değişmesin huyu, suyu. Hele mutluluktan gülüşü ve çığlıkları her daim kalsın. Hep mutlu olsun. Huzurlu olunca tadından yenmiyor çünkü...

Seni çok seviyoruz...


2 Kasım 2016 Çarşamba

Kızıma Mektup

Geçen hafta kreşe başladık. Birlikte...
İlk gün bir saat beraber oturduk, genelde kucağımdaydın sonra oyuncaklara ve çocuklara gidip gidip yanıma gelmeye başladın.

İkinci gün de bir saat beraber kaldık orada.

Üçüncü gün, seni yalnız bıraktım. Giderken ağlamadın, ama yarım saatte bir beni aramışsın mızırdanıp. Konuyu değiştirmişler, unutmuşsun...

Bu hafta bensiz başladın. Pazartesi 3 saat kaldın, ayrılırken ağlamadın da. Saat başı beni sormuşsun biraz üzülmüşsün. Yunanlı bir ablan var, Evangelia. Seninle İngilizce konuşuyor, hem dili bilmiyorsun hem tanımadığın bir ortam. Bizce iyi gidiyorsun...

Salı, öğle uykusuna yatıracaklardı. Ayrılırken ağlamadın, oynamaya gittin. Saat başı beni aramışsın, yemeklerini yemişsin; ama çok ağlamamışsın. Öğle uykusuna yatırmışlar kahkahalar atmışsın. Kimseyi uyutmamışsın... Seni bebek odasına koymuşlar, ben 3'te almaya geldiğimde hala uyuyordun.

Çarşamba, ben abinin okuluna gittim. Seni baban bıraktı. Ayrılırken kucak istemişsin, ağlamışsın. Boya yapmaya götürmüşler avunmuşsun hemen. Dışarıda sonbahar yapraklarını atmışsın havalara, fotoğraflarını gösterdiler. Öğlen de yemeğini yemişsin. Öyle dediler... Ben abinle birlikte geldim seni almaya, bizi gördüğünde biraz durgundun, ağzında meme vardı ve bir ablanın kucağındaydın. Sanırım mutsuzdun. Bizi görünce heyecandan ağlamaya başladın. Abine gittin hemen. 'Abi geldi' diye ağlayarak... Sonra bana sarıldın sımsıkı. 
Öğle vakti gene mutluluktan uyumamışsın. Seni diğer odaya almışlar, geç uyumuşsun. Fakat erken kaldırmışlar. Uykunu alamadığın için mutsuz olduğunu söylediler uyandıktan sonra.
Eve gelirken durgundun; ama evde açıldın. Sarıldık bol bol, öpüştük.
Akşam hemen sızdın kolayca...
 
 
Bakalım yarın nasıl olacak? Miniğim benim... Sen de okullu oldun, artık hızla büyürsün abin gibi...
Seni seven annen...