26 Ocak 2012 Perşembe

Utandım

Son iki gündür neler yapabildiğime inanamıyorum...

28 haftadır ilk kez bebeğimiz ardarda iki gece 6 saat deliksiz uyudu mışıl mışıl... Bunun böyle olması için farklı birşey yaptım mı? Zannetmem. Bir kere bu güzelliği tadınca kaçırmak istemedim elimden; ama önce eşim soğuk algınlığına yakalandı. Ardından da bebişimiz malesef.

Peki neden utandım? Bebeğimin burnu akıyordu, yemek yemek istemedi ek gıdayı es geçip meme emmek istiyordu. Ben de yemek yemesi için ısrar ediyordum ve o yemedikçe ben sinirlenip aklıma gelmeyecek laflar ediyordum. Nedeni uyku; o güzel uyuduğumuz iki gece güzel de yemişti ufaklık. İyi beslenme iyi uyku, iyi uyku iyi beslenme getirirdi. Eşim sakin olmamı söylüyordu, yemek istemiyordu ne yapalım? Bense ısrarla, kandırmayla, oyunla saatlerce/dakikalarca özenip hazırladığım yiyecekleri tıkmaya çalışıyordum ağzına. Tüm gün bu yüzden didişmekle geçti eşimle. O gece tesadüf ki geç yattım ve iyice burnu tıkanan bebeğim 2 saatte bir uyandı sabaha dek. Dolayısıyla ertesi sabah gideceğimiz geziyi iptal etmek zorunda kaldım; yorgun düşmüştüm 2 saatte bir uyanıp kah emzirerek kah suyla/emzikle/pışpışla bebeğimizi avutmakla.

Ertesi gün de dışarı çıkarmadım kış günü daha fazla üşütmesin diye. Yine çeşit çeşit yemekler dizdim önüne nuh diyor peygamber demiyor, o minicik dudaklarına kilit vuruyordu. En sevdiği şeyleri verir gibi yapıp kandırsam da beni çileden çıkardı 3 öğünü boyunca. Artık dayanamıyor çok çabuk sinirleniyordum. Önce mama sandalyesine koyuyor, olmayınca oradan hınçla alıp ana kucağına yatırıp yedirmeye çalışıyordum. Bu olaylar sırasında bendeki negatif elektiriği hisseden bebişim daha da huysuzlaşıyordu. O huysuzlaştıkça da ben çileden çıkıyor, severken bile ölçüyü kaçırıyordum... O gece uyumak bilmedi. Sürekli mızırdandı yatağında. Ben sinirlendiğim için eşim gitti odasına; kısa süreliğine yatışsa da bana daha çok alışık olduğundan ben gidene dek mızırdandı durdu. Nerdeyse ilk kez bir saati bulmuştu uykuya dalması. Ben sinirlendim, tabakta yemeklerimiz soğudu, eşim bana sakinleşmemi söyledikçe ben çıldırıyordum. Neyim vardı?

O gece erkenden yattım başıma gelecekleri tahmin ettiğimden; ama tam yeni dalmışken ufaklık uyandı ve emdi. Tekrar yattım, 2 saat olmamıştı yine ağladı. Gözlerimi açamıyor, yataktan kalkamıyordum. Eşim daha yatmamış olduğundan gidip kucaklamıştı bebişimizi ve uyutmaya çalışıyordu kollarında. Onu öyle görünce koşup yerime yattım. 6 aydır ilk kez bu kadar umursamaz ve uykudan kendimi alamaz olmuştum!  Yarım saat kadar sonra eşim bebekle gelip 'Senin yanında uyusun bu gece burnu tıkalı' dedi. Araba koltuğunu getirttim içine koyduk oğlumuzu. Elbette bizim oğlumuz normal bebekler gibi olmadığından araba koltuğuna oturunca neşelendi; gecenin 1'inde şarkılar söylemeye, çığlıklar atmaya başladı. Kalkmak için kendini öne atması da cabası. Yarım saat ona ninniler söyleyip elini tuttum. Nafile! Ardından kucağıma aldım; alır almaz kapadı gözlerini. Tekrar koltuğa yatırdım; çünkü o şekilde nefes alışı daha rahattı. Su içip geri geldiğimde koltukta oynar vaziyette buldum. Artık çileden çıkıyordum yavaştan. Söylene söylene kucakladım, negatifliğimi anlamış olacak ki huysuzlandı. Yanımda uyuttum tekrar, iyice uykum kaçmış, mobil internette geziyordum. Yirmi dakikada tamamen dalışa geçince araba koltuğuna yatırdım. İçimden bir ses sabah 5'e dek uyur derken diğeri 40 dakika sonra uyanırsa ne yapacağım diyordu. Tam ben dalmıştım ki uyandı. Kabahat bendeydi; söylenerek yanıma aldım, sertçe sıkıştırdım kollarımın arasına. Emmek istedi, ısrar edince verdim. Uyudu; ama uyandı. Tekrar emmek istedi; vermedim. Ağladı, kucakladım, ağladı, serbest bıraktım - sertçe -, ağladı, odasına götürdüm, ağladı, saçlarımı yolmak için yatağına bıraktım, daha da çok ağladı, eşim kalkıp gelip kucakladı, sustu. Sinirlerim fena halde bozuktu, ateş püskürüyordum. Eşim emzirsene deyince, - ki başka zaman emerken uyumaya alışmasın diye başımın etini yerdi - daha da hiddetlenip kucakladım oğlumuzu ve yatağıma getirip bağırdım '10 yaşına dek emerek uyusun da gör' diye. Emerek uyudu nihayetinde saat 4'ü geçmişti... Sabah 7 civarında eşim yanımıza gelince ben de oğlumuz da uyandık, o bizi uyandırmaya çalışmasa da!

Tüm gün yemek hazırlamak ve yedirmekle geçti gene. Tavuk suyuna çorba bile yaptım; ama gel gör ki ağzını açsın! Zorla yanaklarından sıkıp verdim bir kaşık çorbayı, acıyla sinirle haykırdı bana, sonra 'mmm' deyip istedi gerisini de! Böyle hain bir evlat oldu başıma! Uyumadığı zamanlarda yani dikey pozisyonda burnu tıkalı değildi, yani tüm gün kıpırdaklığını sürdürdü. O gece eşim arkadaş toplantısındaydı, yani eve geç gelecekti. Ben de öğle yemeğimi geçiştirmiştim fırsat bulunca uyumak için. Akşama doğru sabrım ve kuvvetim iyice azalmıştı. O gecelik banyoyu es geçeyim derken hem üstü başını tavuk sulu tarhana çorbasına buladı hem de kaka yaptı. Altını temizlemek için yatırdığımda yerinde durmak bilmedi. Biraz zorlayarak tutmamı oyun sandı daha çok kıpraştı. Sonunda sıkı sıkı tutup altını açmışken bir de üzerimize çişini yaptı. Banyo zorunluluk olmuştu. Küvetini doldurup içine yerleştirdim bir güzel. Başıma vuran açlık, uykusuzluk ve yorgunluk hal bırakmamıştı bende. O da inat gibi sürekli mızırdanıyordu çok sevdiği banyoda. Son kalan gücümle yıkadım, kuruladım, giydirdim. Genelde bunları yaparken şarkılar söyler oyunlar oynardım; ama bu defa değil şarkıya emzirmeye bile halim yoktu. Bebeğim de bunlar olmayınca daha çok mızırdadı. Emzirdim, uyuyakaldı. O sırada düşünüyordum mutfağa gidip yemek mi hazırlayıp yesem yoksa direk yatağa gidip uyusam mı diye. Yerine koyarken uyandı. Burun damlasını verirken ortalığı birbirine kattı, gene emzirdim. Öptüm kokladım, müziğini açıp iyi geceler dileyerek çıktım odasından her zamanki gibi. Kendi kendine kıpraşıyor mırıl mırıl sesler çıkarıyordu. Başka zaman hoşuma giden bu sesler o an 'Yeter artık, uyu, uyu, uyu!' dedirdiyordu. Makarna yaptım çabucak daha pişmemişti ki mırıltılar, mızırtıya, mızırtılar, ağlamaya, ağlama da çığlık çığlığa ağlamaya dönmüştü. Odasına vardığımda yerinde 180 derece dönüp bir de kafasını yatağın tahtasına vurduğunu farkettim. Kucaklayıp sarıldım, öptüm yerine koydum; odadan çıkmadan başladı gene ağlamaya. Döndüm 'Yeter artık lütfen uyu' dedim, ıhh-ladı. Daha sert söyledim, yüzünü ekşitip ağlamaya çevirdi. Ne yapacağım? Yapmak istemediğim şeyleri yapıyorum diyerek kendime kızdım. Kucakladım, yerine bıraktım, pışpışladım, uyuklarken çıktım odadan. Sonra kendime tokat attım! Ne yapıyordum ben? Neler oluyordu bana? Sanki duygusuz ve sevgisiz bir manyak olmuştum... Birkaç gecelik uykusuzluk muydu nedeni? Günlerdir bebeğimden başkasını görmemek konuşmamak mıydı neden? Hormonlar mıydı gene? Eşimin yoğun olması mıydı? Bebekten başka birşey düşünememek miydi beni bu hale getiren? Lanet olsun dedim! Ben bu değildim, hiçbir zaman da olmak istemediğim birşey olmuştum şu son birkaç günde. Tek suçu hasta olmak olan masum bebeğime neler söylemiş, nasıl bağırmış ve haşince davranmıştım! Utandım kendimden... Özür diledim 1 saat sonra uyandığında. Alıp emzirdim. Şaşkınca bakıyordu kapıya, babasını bekliyordu herhalde; ama babası gelmemişti henüz. İyi ki de gelmemiş beni o halde görmemişti. Ya da gelseydi belki ben o halde olmazdım. Bilinmez; bilinen tek şey duyduğum utanç!


10 Ocak 2012 Salı

Bebeğim 6 Aylık


Ve biz gene yollardayız. Ülkeler arası, şehirler arası uçuşlar. Yeni yeni insanlar, yeni evler, odalar, yataklar derken bebeğim altıncı ayına girdi ve çıktı. Tabii bu yenilikler içinde yeni huylar da geliştirdi. Doğal olarak!

Öncelikle uzun zamandır beklediğim - nedense? - dönme harketlerini tamamladı. Karınüstünden sırtüstüne ya da tam tersini defalarca yapıyordu yorulmadan. Hatta iyice pekiştirdikten sonra yerinde 360 derece dönüyordu özellikle de iphone'un peşinden :) Geceleri ise ayrı bir dertti başıma gelen. Yatağına koyar koymaz yüzüstü dönüyor ve daldığında sırtüstü çevirsem de tekrar yüzüstü dönüyordu. Evimizden uzak olup da aynı odada yattığımız için memnundum ilk defa. Tüm gece bir gözüm açık uyuyor, bebişimi kontrol ediyordum. Halinden memnundu ufaklık, ama halimden memnun olmayan ben defalarca nefes alıyor mu, kafasını gömmüş mü, emziği düşmüş mü? diye kontrol ediyordum. Tatil ve uyku gene uzaktı bana.

Geceleri bebeği bize bırakıp siz dışarı çıkın diyen babaanne dedeye en iyi cevabı bebeğim veriyordu. Bir akşam 7-11 uyuyup, diğer akşam 7-8-9-10... diye her saat başı uyanaraktan. Bu uyanışlarda ben gitmeden sakinlemiyordu ki annem gittiğinden bir defasında ben Muhteşem Yüzyıl izlerken, sakinlemek yerine daha da çıldırıyordu.

Yemek olayı malesef hiç iyi gitmiyordu. Ben de pek zorlamadım çünkü etrafta karışan çoktu! Kimi bırak yemesin, kimi çok emziriyorsun, kimi ben sizin burnunuzu tıkayıp veriyordum, kimi zorlayarak olmaz, kimi onu yemez tabii şunu ver diyerek tuzlu / tatlı yemekleri gösteriyordu. Ben de zorlamadım. Meyve verdim bol bol! Yemedi... Eve dönünce göstereceğim ben sana dedim içimden. Bebek yoğurdu aldım, yemedi. Ayran yapıp biberona koydum lıkır lıkır içti.

6. ay sanki bir dönüm noktası. Bebeklikten çocukluğa geçer gibi. Bakışları, duruşu, heceleyip konuşur gibi yapması sanki bizi anlıyor, bize birşeyler anlatıyor gibi. Bir de gördüğünü istemesi, istediğini vermeyince mızırdaması. Sen ne zaman 6 aylık oldun da bana kafa tutuyorsun diyorum bazen? Bauba diyerek eşimi-babasını neşelendirmesi bilinçsiz de olsa, memeyle oynaması / konuşması, arada bir 40 dakikadan fazla uyuması hep yeni marifetleri...

Resim kaynağı: http://www.flickr.com/photos/foreverdigital/3232399489/