27 Eylül 2014 Cumartesi

Gece Bezi Bırakmak mı?

Oğlum tuvalet eğitimini çok erken tamamladı. Gündüz olanı.

18 aylıkken kakaya oturttuk, birkaç ayda hallettik. 20 aylıkken bezi tamamen attık, 2. yaşında gündüzleri çiş kaçırması bitti. Söylüyordu, bezden kurtulmuştuk; ama sadece gündüzleri.

Yaşı küçük olduğundan gece bezlemeye, uykudan uyandırmamaya - zaten yeni yeni deliksiz uyuyordu(k) - devam ettim. Hem sağlık görevlisi de yaşının erken olduğunu, o zamanlar 2 idi, sabah bezi kuru kalkarsa birkaç gün boyunca ancak o zaman bezi bırakmamızı önerdi.

Kış geçti, bahar geldi. 3 yaşına yaklaşırken, bizimki hala sabahları sırılsıklam bir bezle uyanıyordu. Yine de bir şans verelim 'Haydi bezi çıkaralım, gece çişe kalkalım' dedik. 'Arada kazalar olabilir' dedi oğlum. Gece bezi bırakırken;

  • Sabaha dek uyandırmayın, kendi ıslanınca rahatsız olup kalksın...
  • Uyuduktan 2 saat sonra kaldırın, tuvalete götürün, emin olun uyanık olsun...
  • Uyuduktan 1 saat sonra kaldırın, uykusu açılmasa da kalkmaya alışır...
  • Siz yatarken uyandırıp götürün...
  • Sabah birkaç gün bezi kuru kalktıysa bezi bırakın, yoksa hazır değildir...

şeklinde yorumlar okudum. Kafam karıştı. İlk gece kaldırmadım, sabah 5'e dek çiş içinde sırılsıklam uyudu. İkinci gece 2 saat sonra kaldırmaya gittim, yatak sırılsıklamdı, üzerini değiştirdim, çarşafı değiştirdim. Sabah gene sırılsıklamdı. Üçüncü gece uyuduktan 1.5 saat sonra gittim kaldırmaya, gene ıslaktı. 4. gece 1 saat sonra gittim, kaldırdım çişe, çok uykusu vardı, azıcık yaptı. Uyudu. Sabaha karşı ıslaktı ve beni kaldırmadı bile ıslağım diye.

Her gece 2-3 kez çarşaf, pijama değişiyor, benim de onun da gece uykularımız bölünüyordu. 'Aaa yeter, daha erken belli ki' dedim. Gece bezlemeye devam ettim...

3. yaşını doldurduğu vakit çok geziyorduk, yani evde kalmadık. Bu süre zarfında uyku düzeni değişti, bazı sabahlar kuru bazı sabahlar ıslak kalktı. Evde olmadığımızdan deneme yapamadık. 37 aylık olduğunda, abi olmaya taktı ve 'Bebekler bez kullanır, ben donla yatacağım' dedi. Hala sabahları ıslak bezle kalkıyordu. 'Tamam; ama gece çişin geldi mi bize sesleneceksin' dedik. O gene 'Arada kazalar olabilir!' dedi.

Akşam yatma faslında yarım saat içinde belki 5 kez çişim geldi diye uykuyu erteliyor, sürekli çişe gidiyorduk uyuyana dek.

İlk gece ellemedik; deneyelim dedik, sabah sırılsıklamdı ve öylece çiş içinde uyumuştu. İkinci gece 2 saat sonra gittik baktık gene altına kaçırmıştı ve uyanmadı. Uyudu öylece. Sabaha karşı bazen beni uyandırıyor, çişim geldi diyordu; ama çişe gidince görüyorduk ki zaten altına yapmış. Tuvalete 1 damla bile yapamıyordu. Her akşam yatarken don-bez tartışması yapıyorduk. Çünkü her gün çarşaf ve pijama yıkıyordum gene. Her gece birkaç kez altı-üstü değişiyordu. Sonunda, 'Bak oğlum bu akşam bez takalım, eğer sabah kuru kalkarsan söz dona geçeceğiz' diye ikna ettik. Tekrar beze döndük. Hala kuru kalkmadı...

Ne yapacağız bilmem? Okuyorum, araştırıyorum, hala kimi 3 yaş için erken diyor, kimi gündüzle beraber gece de bırakılmalı diyor. Kimi çocuğu 7 hatta biri 9 yaşına dek gece bezlendiğini anlatıyor. Kafam karışık, nasıl çözeceğiz biz bu olayı bilmem?

26 Eylül 2014 Cuma

3-5 veya 5-7 Mesaisi

Karnımdaki kuzu tıpkı akşam yemeğinden geceyarısına olduğu gibi, sabaha karşı da coşuyor.

Malum göbek büyüdü. En sinir olduğum altına kaçıracak kadar çişin olup da tuvalete gidince azıcık birşey yapmak. İşte saat ya 3 ya 5 sonunda pes edip uykumun açılacağını bilerek kalkıyorum yataktan. Önce tuvalete, sonra oğlumun üzeri örtülü mü diye kontrole gidiyorum. Yatağa döndüğümdeyse beni bekleyen tekmeler oluyor. Bazen hıçkırık krizi... Sonra bir saat kadar onun halayı, taklası başlıyor. Sonra benim uykum kaçıyor... Her gece 2 saat eksik uyuyorum. Gündüz pilim bitiyor...

33. haftayı doldurduğumuz bu günlerde ben 59.5 kg, o 2 kg civarında. Her hafta kilo almam gerekiyormuş bu ay, bakalım? Oğlumda 10-11 kg almışım bu haftaya dek. Kızda 9.5 kg aldım, bir de ikinci hamilelikte daha çok kilo alırsın derler! Kız-erkek farkı olabilir elbette...

13 Eylül 2014 Cumartesi

Hık hık hık...

Hıçkırıyorsun bebeğim...

Bir başladı mı bitmiyor. Geceleri beni şimdiden uyutmuyor...

Kasıklarıma bir baskı yapıyor, nefes alamıyorum sanki. Bunlar son ayların hediyesiydi sanırım. Haydi bakalım merakla bekliyoruz artık seni. Evde 3 kişiydik oğluma bu ara hamileyken, şimdiden 4 olduk sanki. Oyunlara, kıkırdamalara tekmeleyerek katılıyorsun. Oğlum şarkı söylerken yerinde duramıyorsun.

Evde arada bir durup dururken 'Ay!' 'Oy!' diye bağırıyorum sayende. Önce oğlum yüzünü buruştururken şimdi, bebek mi yapıyor diyor :)

Bekliyoruz...

9 Eylül 2014 Salı

Taze Doktor Kontrolü Sonuçları

Eveet... Bugün de ultrasona girip bebişe baktık. Derin bir uykudaydı; ama iyi haberler var.

Başaşağı dönmüş... Normal doğum denemek için herşey yolunda, şimdilik...

Kilom, tansiyonum, idrar tahlilim herşey yolunda.

Kızın eli alnında, drama queen pozisyonunda olduğundan güzel bir resmini alamadık. Uykudan uyanmadı, kıpırdanmadı bile bu kez.

Kız olduğu bir kez daha kanıtlandı.

Profilden çenesi minik, yanakları tombik birşeydi; ama ölçümlere göre ağırlığı 1.6kg. Yani normal ölçülerde gidiyor. Demek ki ben 8.5 kg alsam da bebiş yeterince alıyor.

Hangi hastaneyi seçeceğimle ilgili konuştuk biraz da. Geçen defa oğlumdaki normal doğum ısrarcılığım yok. Şartlar ne gerektirirse ona hazırım. Öte yandan SSVD deneyeceğim kesin. Burada da maksimum 42. haftaya dek beklerlermiş. Daha sonra suni sancı olayı...

Doktor sonrasında oğluma yerleri çizsin diye tebeşir aldım. Okuldan gelip de görünce çok sevinecek, eminim...

7 Eylül 2014 Pazar

Küçük mü?

30. haftayı 58.5 kilo ile tamamladık.

Göbeğimi gören küçük diyor. Oğlumda daha da büyüktü sanırım, artı 1-2 kg daha fazlaydım bu haftalarda sanki.

Bu ara oğluma hamileyken kaşıntılar başlamıştı. Puppp'tan muzdariptim. Sanırım bu kızcağızda o durumu atlatacağım diye umuyorum...

Bu hafta doktor kontrolü var. Kendilerine SSVD (VBAC) yani sezaryen sonrası vaginal doğum yapmak istediğimi bildireceğim. Tabii bizim kızda ve bende herşey yolundaysa...

Bir de hastane seçimini bildirmem gerek. Henüz karar vermesem de...

Dün ilk kez hıçkırıklarını hissettim. Düzenli olarak hafif hafif sekiyordu içimde. Geceleri hala azman, gündüzleri uyuyor. Hafif sırtüstü yaslanmamı sevmiyor, dönüyor da dönüyor... Bakalım ultrasonda göreceğiz, hala poposu aşağıda kafası yukarıda mı?

3 Eylül 2014 Çarşamba

Sinirli, Huysuz ve Kızgın...

Oğlum benim...

Neden böyle bilmiyorum. Belki de biliyorum. Hayatında çok fazla değişiklik oldu-oluyor bu ara. Tam gün okula gidiyor mesela hayatında ilk kez. Akşamları almaya gidince çok seviniyor, öpüyor; ama sonra bana ters davranıyor. Bağırıyor, vuruyor bile nadiren de olsa. O zaman ceza vermek durumunda kalıyorum. Kızıyorum. İçim acıyor; ama yaptığının hoş olmadığını bilmek zorunda.

Bir tek babasına ve bana el kaldırıyor. Ne küçük çocuklarla ne de başkalarıyla, derdi sadece bizimle sanki. Belki de tepki duyuyor. Hala eski evimizi özlediğini söylüyor. 'Burası otel, evimize dönelim' diyor...

Belki karnımdan ötürü eskisi gibi oynayamadığımız, parklarda koşup, güreşemediğimiz için kızgın? Halbuki karnımı seviyor, ne zaman geleceğini soruyor, hatta 'Çıkaralım artık bebeğimi' diyor. Dört gözle bekliyor görünürde.

Ben de kardeşi olunca benim onun da annesi olacağımı, emzireceğimi, sonra ikisine birden sarılacağımı anlatıyorum. Daha çok anlatmamı istiyor; ama o minik aklında neler dönüyor bilmiyorum?

Babasıyla konuşuyoruz da, hiç bu kadar bağırarak tepki verdiği dönem olmamıştı sanki daha önce. İstediği olmayınca bambaşka bir çocuğa dönüşüyor. İşin ilginci 2-3 dakika bile sürmüyor sakinleşmesi. Özür merasimi başlıyor bu defa. Kısa bir süre sonra gene bağırıyor, gene özür diye geçiyor gün. Benim açımdan ise sakinlik ve sabır katsayısı her geçen saatle birlikte azalıyor.

Bu ara uyguladığımız yöntem şu:
Önce bağırdığında ne dediğini anlamadığımızı, güzel güzel söylemesini istiyoruz. Eğer güzel söylerse, teşekkür edip, sevindiğimizi belli ederek sorununa çare bulacağımızı anlatıyoruz. Fakat siniri ve bağırması geçmezse, odasına gitmesini söylüyoruz. Genelde biz elinden tutup odasına götürüp orada ağlayabileceğini söylüyoruz. Bir dakika bile sürmüyor odadan çıkması. Benim sabır ve sakinliğimin azaldığı, onun da bu nöbetleri sıklaştırdığı zamanlar odasına götürüp kapıyı kapatıyorum. O zaman daha da çıldırıyor. Ben dışarıda sakinleşip, o da içeride bağırıp çağırmasını bitirince 2-3 dakika sonra belki maksimum 5 oluyor, buluşuyoruz. Sorunu konuşuyoruz ve onun özür dileme merasimi, sarılmamız, öpüşmemiz bitince rahatlıyor biraz. Gene de çözüm olmuyor. Bu olaylar zinciri gün içinde birkaç kez yineleniyor.

Keşke sorunu anlayabilsek, çözebilsek, ya da bu durumun doğal olduğunu, geçici olduğunu bilebilsek...