18 Kasım 2016 Cuma

2 Yaş...

Küçük kızım 2 yaşında artık…

Hala küçük ve belki gözümüzde hep küçük kalacak, son olduğu için.

‘Abi öyle değil böyle!’ dese de, mum görünce ‘Happy birthday to you’ demek aklına gelse de, ufacık birşeye sinirlenip 15 dakika kendini oradan oraya atsa da, kreşe başlasa da, merdivenlere tutunmadan tırmansa da, asansörü çağırmasını bilip biz yanına gidene dek bekleyebilse de, bakışımızı - lafımızı taklit etse de, bebek arabasına binmeyi reddedip yürümek hatta koşmak istese de, sevdiği tanıdık şarkı duyunca veya sevdiği bir yiyeceği tadınca dans etmeye başlasa da, çoğu gece deliksiz uyuyabilse de, saçı toka takılacak kadar uzamış olsa da, abisiyle tartışırken onu çimdikleyip ısırsa da, babasına evden çıkarken tezahürat etse de, gözleriyle yan bakıp cilveleşse de, abisiyle birlikte lego ve tren oynasa da, bazı öğle uykularını uyumayı reddetse de, beğenmediği yemeği görünce tabağı eliyle uzağa itse de, ‘Aydede tumtum, sakalıma kondun, 5 para buldum, çarşıya gittim….’ diye şarkı söylese de, kızdığımız birşey yapınca surat ifadesi takınıp kendi kendine ‘no, no, no, no!’ dese de, o bizim bebeğimiz hala...

İyi ki doğmuş… İyi ki bizim olmuş… Tersi pis olsa da, hiç değişmesin huyu, suyu. Hele mutluluktan gülüşü ve çığlıkları her daim kalsın. Hep mutlu olsun. Huzurlu olunca tadından yenmiyor çünkü...

Seni çok seviyoruz...


2 Kasım 2016 Çarşamba

Kızıma Mektup

Geçen hafta kreşe başladık. Birlikte...
İlk gün bir saat beraber oturduk, genelde kucağımdaydın sonra oyuncaklara ve çocuklara gidip gidip yanıma gelmeye başladın.

İkinci gün de bir saat beraber kaldık orada.

Üçüncü gün, seni yalnız bıraktım. Giderken ağlamadın, ama yarım saatte bir beni aramışsın mızırdanıp. Konuyu değiştirmişler, unutmuşsun...

Bu hafta bensiz başladın. Pazartesi 3 saat kaldın, ayrılırken ağlamadın da. Saat başı beni sormuşsun biraz üzülmüşsün. Yunanlı bir ablan var, Evangelia. Seninle İngilizce konuşuyor, hem dili bilmiyorsun hem tanımadığın bir ortam. Bizce iyi gidiyorsun...

Salı, öğle uykusuna yatıracaklardı. Ayrılırken ağlamadın, oynamaya gittin. Saat başı beni aramışsın, yemeklerini yemişsin; ama çok ağlamamışsın. Öğle uykusuna yatırmışlar kahkahalar atmışsın. Kimseyi uyutmamışsın... Seni bebek odasına koymuşlar, ben 3'te almaya geldiğimde hala uyuyordun.

Çarşamba, ben abinin okuluna gittim. Seni baban bıraktı. Ayrılırken kucak istemişsin, ağlamışsın. Boya yapmaya götürmüşler avunmuşsun hemen. Dışarıda sonbahar yapraklarını atmışsın havalara, fotoğraflarını gösterdiler. Öğlen de yemeğini yemişsin. Öyle dediler... Ben abinle birlikte geldim seni almaya, bizi gördüğünde biraz durgundun, ağzında meme vardı ve bir ablanın kucağındaydın. Sanırım mutsuzdun. Bizi görünce heyecandan ağlamaya başladın. Abine gittin hemen. 'Abi geldi' diye ağlayarak... Sonra bana sarıldın sımsıkı. 
Öğle vakti gene mutluluktan uyumamışsın. Seni diğer odaya almışlar, geç uyumuşsun. Fakat erken kaldırmışlar. Uykunu alamadığın için mutsuz olduğunu söylediler uyandıktan sonra.
Eve gelirken durgundun; ama evde açıldın. Sarıldık bol bol, öpüştük.
Akşam hemen sızdın kolayca...
 
 
Bakalım yarın nasıl olacak? Miniğim benim... Sen de okullu oldun, artık hızla büyürsün abin gibi...
Seni seven annen...

25 Ekim 2016 Salı

İlk 'Hayır'

Gel bezini bağlayalım, dedim...

'Hayır' dedi...

23 ay, 1 haftalıkken ilk hayır-ımızı işittik kızdan da. Diğeri 5 hala hayır diyor ya... Haydi hayırlı olsun!

14 Ekim 2016 Cuma

"Atta" Yoluna...

Kızım bu sabah en uzun cümlesini kurdu:
"Anne giydir bunu atta gidiyoz biz" 

Her sabah abisinin ardından ağlıyor, o da okula gitmek istiyor. Baba-oğul evden çıktıktan sonra evi hızlıca toparlayıp biz de mecburen dışarı çıkıyoruz.

Bu sabah da öyle oldu, ceketini alıp bana getirdi... 

4 Ekim 2016 Salı

Çikolata

Oğlan 5 yaşında hala çulokata der çikolataya... biz de düzeltmiyoruz nasıl olsa öğrenecek bir gün.

Kız, 22 aylık çukota demeye başladı :) Dondu dediği dondurma ardından bir bir öğreniyor zararlı tatları. 

22 Eylül 2016 Perşembe

Kızımdan İnciler

Kelebep (kelebek)
Ahtabop (ahtapot)
Havuj
Balık
Emmmzik
Beebek
Ayaba (araba)
Kammyon
Gum (kum)

3 Eylül 2016 Cumartesi

Konuşuyor!

İki ay öncesine dek tek kelime ediyordu genellikle. Yirmi kadar anca, 20 aylıkken. Abisinin çok gerisindeydi konuşması, anlıyordu, dileğini yaptırıyordu orası ayrı...

Geçen ay 'Susadim' dedi ilk kez. Havalara uçtuk! Sesini kaydedip babasına gönderdim hatta. Üzerinden bir ay geçmeden 3 kelimeyi yanyana koydu...

'Abi okula gitti'
'Anne aydede çıktı'
'Baba çadır kurdu'

21. ayı dönüm noktası oldu kızımın konuşma hayatında. Herşeyi daha bir anlar, daha meraklı. Tam bir oyuncu. Baldan tatlı...


Geçen hafta hastaydı, noravirüs mü nedir? Kustu, ishal oldu, ateşi çıktı. Ardından öksürük başladı, burnu aktı. Bir hafta kadar yemek yemedi. Yediyse de çıkardı. Huysuzdu gece-gündüz. Sürekli uyudu kucağımda. Neyse ki atlattık sayılır o günleri. Huyları değişti gene, değişir...

29 Temmuz 2016 Cuma

5 Oldu!

Oğlum 5 yaşına girdi. 5 yıldır hayatımızda...

Sanki 35 yıldır hayatımızda gibi oysa... :)

Doğum günü partisini kendi planladı bu kez. 15 arkadaşını davet etti eve. Epey zor oldu; ardından evi ve bozulan oyuncaklarını toplarken dedi ki 'Bir daha bu kadar kalabalık yapmayalım'...

Yaşayarak öğrenme buna denir.

Sonra tatile çıktık.

Bire birken çok iyiyiz; ama ortamda kardeşi oldu mu azıcık deliriyor ve buna çözüm bulamıyoruz...

Bazı günler melek. Anlayışlı, kibar, olgun. Bazı günler ciyak ciyak her dediğimize ağlıyor. Genelde bizi de dinlemiyor ya! Yani dediğimizi, anlamını...

5 yaşta geçer diyorduk, geçmedi...

17 Haziran 2016 Cuma

Aylar Geçiyor

En favori kızım, çığlıklarına bayılıyorum. Annee, babbaa, abis demesiyle yüreğim eriyor. Kıkır kıkır gülerken dünya duruyor benim için. Herşeyi bilmesi beni hayrete düşürüyor. Abisini, beni ve babasını sürekli gözlemliyor. Ne yaparsak aynısını yapıyor. Tam bir kopya makinesi. Başka çocuklara ilgisi, bebeklere sevgisi beni çok mutlu ediyor. Kafasını göğsüme yaslayınca, nenni deyip gözlerini kapatınca zaman dursun istiyorum. Müzik sesi duyunca koşturup kaynağını bulması, bulur bulmaz da dans etmeye başlaması günümün favori anı. Kızdığım an gözyaşlarıyla ağlaması, hayır dediğimde inadına yapması ve ardından kendini yerlere atarak ağlaması sonra da kolumu açınca gelip sarılması ilişkimizi güçlendiriyor biliyorum. Sen benim en favori kızımsın, canımsın. Bir tanemsin. Seni çok seviyorum.


En favori oğlum, mimiklerine bayılıyorum. Benim ve babasının kelimelerini alıp tekrar bize ummadığımız bir yerde söylemesi gülümsememe neden oluyor. Bazen muhabbetimiz öyle bir noktaya ulaşıyor ki, karşımdakinin 5 yaşında olduğuna inanamıyorum. Herşeyi çok çabuk öğrenmesine hayranım. Özellikle yabancı dile, matematiğe ilgisini görünce çok mutlu oluyorum. Sarılıp, öpmemi istemiyor artık; ama sevgim bitti deyip de önüme yatınca, bebekliğinden beri yaptığım gibi boynundan öpünce kıkır kıkır gülüyor, günümün favori anlarından biri. Olgunlaştığını görmek hem üzüyor hem sevindiriyor beni. Kavgalarımız da büyük, aşkımız da. Yaptığı resimleri anlatırken kendinden geçmesi, ses tonunun heyecanı beni hayran bırakıyor. Sen benim en favori oğlumsun, canımsın. Bir tanemsin. Seni çok seviyorum.

18 Mayıs 2016 Çarşamba

18 Aylık Kız Bebeği

Bebek mi çocuk mu? Toddler denilen bir durumda. Mutluluğu da büyük, kızgınlığı da. Terrible 2 denilen 2 yaş sendromuna erken başladık kızımda. İstediği olmayınca kendini yerlere atıyor, bağırıyor, gözünden yaşlar fışkırıyor. Yalancı ağlaması hiç yok. Sonra neye ağladığını unutuyor olmalı ki bana sarılıp gülüyor hemen. Ya da en ufak bir değişime kanıyor, derdini unutuyor. Bu yüzden öfkesi kısacık sürüyor...

Yeni yeni 2 kelimeyi biraraya getirmeye başladı. Çok tatlı, mırıl mırıl birşeyler anlatıyor. Dediğinin çoğunu anlamasak da, bizimle muhabbet ediyor. Biz de kendi anladığımız kadarıyla yanıt veriyoruz.

Bebekleri, çocukları ve hayvanları çok seviyor. Oyuncaklarını da, kıyafetlerini de biliyor. Biri aldı mı, geri istiyor. Ördekleri var… Bu ara dışarı çıktık mı onlar da bizimle geliyor. İpinden tutup çekiyor. Öyle komik ki, hayır diyemiyorum… Öyle de ciddi yapıyor işini, çekiyor ördekleri, gözlerinde bile ciddiyet hakim!

Ne söylesek kopyalıyor ne yapsak aynısını yapıyor. Abisinin ona yaptığını, gelip bana yapıyor mesela vurmak ya da su püskürtmek veya göbeğinden öpmek gibi.

Yürüyüşü, koşması her bir harketi bir alem! Müzik sesi duydu mu yerinde duramıyor. Hemen sallanmaya başlıyor. Müziğin ritmi değişti mi dans figürünü de değiştiriyor hemen. Bu yaşında tatlılıkta birinci. Büyümese keşke değil mi?

19 Nisan 2016 Salı

İlk Kelimeler

Bugün 17. ayını bitirdi minik kızım. Tatlı kızım. Güzel kızım.


Ağzından kelimeler tesadüfen çıkıyor, sonra tekrar ediyor ya da öğreniyor bilinçli olarak. Örneğin en güzellerinden biri ‘Doydu’ - doöoyduu gibi ses çıkarıyor. Yemek bitince oynamaya başlıyor. Ben de ‘Doydun mu?’ diyorum. İşte böyle öğrendi. Der demez de hemen önlüğünü çıkarıyor.


Abi, baba dilinden düşmüyor; ama aaannea az ve öz çıkıyor ağzından. Kakaa diye haykırıyor ve neredeyse bir aydır tuvalete yapıyor evdeysek büyüğünü.


'Dede, aç, bıcı bıcı, pisi pisi, hav' epeydir bildiklerinden. Zeytine bayılıyor ve zeydey gibi birşey diyor. Hayvan taklidi yapıyor ya da abisinin yaptığını aynen kopyalıyor. Hem de fiziksel olarak. Vuruyor hepimize. Kızıyoruz, doğru olmadığını söylüyoruz. Abisinin ona yaptıklarından biri çünkü. Abisine de her defasında ceza veriyoruz. Umarım bu huyları unuturlar.


Çok sevecen. Bir bakıyorum yanıma gelip kucağıma çıkıp sarılıyor. İçten. Gözleriyle gülüyor. Öpücük konduruyor aniden bir yanıma. Kucağımdan sarkıp abisinin kafasını öpüyor örneğin. Eğer ki abisini okşuyorsam, o da gelip okşuyor. Babası işten gelince tepesinde bitiyor. Sürekli ‘baba’ diye peşinde dolanıyor.


17 ay nasıl geçti? Nasıl büyüdü böyle? Sandalyeleri itip, tabureleri yanına dizip merdiven yapıyor mutfak raflarına yetişmek için. Abisinin ranzasında ilk basamağı geçiyor. Koltukların üzerinden inmiyor, düşüyor çünkü. Kafasında morluk eksilmedi aylardır.


Parkı ve sokağı çok seviyor. Gezmeye veya atta dediğimde hemen beresini takıyor. Kapı açıksa fırlıyor ve asansör yanındaki basamaklarda oturmuş buluyorum kendisini.


Geceleri kesintisiz uyuyor genelde. İki azı dişi de çıkınca 8 dişi çıkmış oldu. O aralar gece uyanmaları oldu; ama geçti. Hala genelde günde 2 kez uyuyor. Sabah 9 gibi 2 saate yakın ve öğleden sonra 1.5 saat gibi. Genelde öğleden sonra dışarda oluyoruz ve o zaman yarım saat uyuyor.


İnatçı, aksi. İstediği olmayınca kendini yerlere atıyor, bağırıyor ağlarken ve iki gözünden yaşlar fışkırıyor. Tepiniyor siniri geçince kucağıma geliyor, sarılıyor. Keşke hep böyle kalsa, çekişmesek, didişmesek hiç.


Canımın bir parçası daha büyüyor...



9 Nisan 2016 Cumartesi

Ay Dönümü - 57 Ay

Bu aralar en sevdiğin şey bizimle yatmak, babanla aslında ama ben de idare ediyorum :)

Bu akşam sana doğum hikayeni özetledim, neden ayın 9'unda seninle yattığıma açıklama getirmek için. Karnımdaki ize baktın. Sonra ben karnına girmek istemem, tekrar doğmak istemem dedin.

Sonra mutlu musun diye sordum. Benimle uyuduğun için çok mutluydun. Sonra bir şekilde hayatı adımladık. Önce doğdum, sonra kreş, sonra abi okulu, sonra üniversite, sonra? diye sordun her adımında. Sonra iş dedim, evleneceksin dedim, çocukların olacak dedim. Sonrasını ben de bilmiyorum buraya kadar geldim dedim.

Büyüyünce dalgıç olacakmışsın, gemi kullanacakmışsın. (birkaç ay önce pilot ve itfaiyeci olacaktın) Çocukların olunca tatile çıkıp onları okuldan alacakmışsın :)

Yaşlanmayalım dedik karar alıp. Yaşlanmamaya karar verdik, ailecek 4ümüz. Sonra 'Dişlerim dökülecek mi dedin?' Bu ara sınıfındakilerin süt dişleri dökülüyormuş, ona özeniyorsun epey.


Kardeşin oyununu bozunca ona kızıyormuşsun, bana kızgınlarını ise unutmuşsun. İyiye işaret...


Sonra legoları baştan yapmaya karar verip uyuduk.

Seninle muhabbet edebilmek çok güzel. Keşke bunu yapmak için daha çok zamanımız olsa, daha çok zaman kollasak... İkimize de iyi gelecek.

18 Mart 2016 Cuma

Dertsiz Kızım - 16. Ay

Memeyi, yani emmeyi bırakalı neredeyse bir ay oldu. Oğlumda olduğu gibi planlar yapmadım, taktikler uygulamadım. Kendi kendine oldu bitti. Hatta ne yalan söyleyeyim ben daha uzun sürsün istemiştim; ama o son verdi. Oyuna çevirdi, hatta kafasını çevirdi.

Nitekim gece deliksiz uyuması da öyle. Taktik, eğitim uygulamadık. Tatildeyken belki de çok yorulduğundan uyanöadı bir gece, iki gece derken 14 aylıkken deliksiz uyumaya başladı. Sadece akşam o yatarken ve gece ben yatarken biberonla süt veriyorum.

Süt demişken, inek sütü mü, formül mü, diye onu sever mi beğenmez mi derdi olmadan inek sütüne geçtik. Herkes memnun!

Telaşsız yürüdüğü, kendi kendine çatal ve kaşık ile yemek yediği, beresini kendi taktığı, ayakkabılarını kendi giymek isteyen minik bir kız var bizim evde. Ha bir de ben ne yaparsam aynen kopyalıyor. Bazen iyi bazen kötü.

Konuşma olarak abisi kadar ileride değil; ama fiziksel olarak çok çok gelişmiş. Müzik duydu mu dayanamayıp elleri kaldırıp kafayı sallıyor. Son bir haftadır anne demeye başladı. Abisine de ‘abi, abis’ diyor. Bazı kelimeleri tekrar etmeye çalışıyor farkındayım.

Ha bir de tatlılığından yenilmiyor. Çığlıkları neşe saçıyor hepimize. Umuyorum ki bu neşeli çığlıklar yaşı kaç olursa olsun onun bir parçası olsun...

14 Mart 2016 Pazartesi

Hastalar

Önce kız nane molla oldu. Birkaç gün burun tıkalı; ama süreki de akıyordu. Emzik emdiği ve yüzükoyun uyuduğu için tıkanıyordu ve sık sık uyanıyordu. Gece-gündüz hepsi birbirine girdi. Neredeyse bir hafta. Çünkü bir de 15 ay aşılarını oldu. Aşılar da hafif ateş yaptı. Huysuzluk, yememe, mızırdanma, kucak isteme vs.


Ardından onun derdi biterken oğlan ateşlendi. Feci! Okula gidemedi. 40’ı buldu ateşi. Tüm gün yatalak vaziyette, yemez-içmez. Abisini öyle gören bıdıkcan da rahat bırakmaz. Abinin ateş 4 gün sürdü; ama ilginçtir ilk 2 gün ateş 40, üçüncü gün 38, dördüncü gün yok; ama beşinci gün gene 39 civarı. Sonra da öksürük başladı. Birkaç gün de öksürük sürdü. Okula gidemedi, evde kapalı kaldık. Sıkıldık. Derken kızımız ateşlendi. Feci!


Ateş düşürücülere rağmen 3 saatte bir 39’u bulan kızı baygın halde kucağımda uyutan; ama 15 dakkada bir uyanan ve ağlayan burun tıkalı; ama akan emzik isteyen; ama nefes alamadığı için emziği takamayan ve ağlayan bir kız çocuğu. İlk iki gün kucağımdan inmedi. Babasına bile gitmedi. Geceleri felaket, uyuduğumuz 15 dakika, ardından 10 dakika ağlama, sonra 15 dakika gene uyku.


Üç saatte bir ağrı kesici ateş düşürücü vermek durumunda kalınca doktoru arayıp sorduk; ibuprofen ve parasetamol dönüşümlü verdik. Üçüncü gün ateş 38’lere indi ve şurup vermeyi gerekli görmedim. Bugün 6. günü. Nihayet bugün ateş yok; ama huysuz, yorgun. Sürekli uyumak istiyor. Gündüz uykularından ben uyandırdım. Akşam kucağımda gözleri kapanıyor. Oyun oynama süresi 5 dakikayı geçmiyor. Gece-gündüz, uyur uyanık ağzından emzik düşmüyor. Yoksa ağlıyor.


Son 3 haftadır sürünüyoruz ev halkı olarak. Umuyorum ki bu son dalga olur ve hain virüsler evimizi terkederler...

9 Mart 2016 Çarşamba

Korkular...

Bugün 65 aylık oldun oğlum, 4.5 yaşını biraz geçtin. 5’e yakınsın...


Son birkaç aydır korkuların var geceleri uyandıran. Bitmek bilmeyen baba özlemin ve sevgin var. Geceleri baba diye ağlayıp, babanı yanında istemen var. Hafta içi geceleri ben gelip seni avutsam da bağırıp, babanı istiyorsun. Bu sırada kardeşin dahil herkes uyanıyor elbette. Sen de, biz de ertesi günü oldukça yorgun geçiriyoruz. Epeydir.


Okulu bazen seviyorsun, bazen okula gitmek istemiyorsun. Kendine bir arkadaş arıyorsun, her daim yanında olacak. Fakat yaş gereği hergün herkes farklı oyunlar, çocuklar ile oynamak istiyor. Sen de üzülüyorsun.


Öğretmenin her öğle seni almaya geldiğimde ‘yorgun’ olduğunu söylüyor. Geceleri uyanma probleminden ötürü diye düşünüyoruz. Kan tahlili yaptırdık, doktorlar seni sağlıklı buluyor. Yemek yemesen de!


Hala yeme problemin var. Yemekleri cımbız ile seçtiğin gibi, miktar olarak da az yiyorsun. Gün içinde sadece atıştırsan sana yeter, masaya oturmayı sevmiyorsun. Hatta ne yalan diyeyim, kızkardeşinden daha az yiyorsun. Tabii bu sebeple kilon hala 3-4 yaş grubunda. Boyun uzuyor sanki; ama dedim ya elinde olsa sadece meyve ve çiğ sebze ile yaşarsın. Su ve vanilyalı yoğurt ve sana kalsa şekerler, çikolatalar ve kurabiyeler...


Legolar hala favori oyuncağın. Evde legodan bir dağ oldu; ama hala lego almak istiyorsun. Dışarı çıkmak, parka gitmek bile istemiyorsun. Ev kuşu oldun. Zorla çıkarıyoruz seni; ama o zaman da eve dönmek istemiyorsun.


Bu aralar derdin ‘patron’ olmak. Evin patronluğu için bizimle yarışıyor, kurallar konusunda bize laf geçirmek istiyorsun. Bazen dizginleri fazla gevşek mi bırakıyoruz diye düşünüyorum.


Kızkardeşinle aran iyi, kötü. Ya çok güzel kıkırdayarak oynuyorsunuz, ya da ağlatıyorsun onu. Her yanından geçişinde kafasına vuruyorsun. Yüzünü sıkıştırıyorsun. Gözlerine ve ağzına parmaklarını sokuyorsun. Kardeşine karşı biraz sertsin. O da sana aynılarını yapmaya çalışıyor. Oyuncaklarını alıyor, bağırıyorsun, kovalıyorsun, kucağına alıp odadan dışarı atıyorsun.


Geçenlerde ‘abi' demeye başladı sana. Hoşuna gitti. Yine de sürekli kardeşini ezmeye çalışıyorsun. Bazen öpmek istiyorsun, yanına gidiyorsun o zaman da o seni istemiyor. Nedenini açıklıyoruz, canını yakmaman için korkuyor diyoruz. Bazen çok güzel anlıyorsun, bazen yaramazın önde gideni oluyorsun.


Bu aralar hastasın, üşütüp ateşlendin. Bu sebeple de aran benimle oldukça iyi. Öğle vakti kucağımda uyuyorsun, yemeklerini yedirmemi istiyorsun. Senin dediklerini yapınca çok iyiyiz. Yapmayınca ‘yaramaz’ veya ‘kötü’ diyorsun bize.


Hala verdiğimiz kıyafetleri giyiyorsun. Genelde birkaç tişört dışında giyim konusunda bizimle inatlaşmıyorsun. Sabahları evden çıkmak için hazırlanman epey zaman alıyor. Bir de dediğim gibi okula hala tam bağlanmadığını düşünüyorum. Koşa koşa gittiğini görmedim; belki de yaşın küçük olduğundan seni bir sene erken başlattığımızdan.


Fakat Almancan süper. İki dili birden öğreniyorsun ve hatta 4 dil konuşabiliyorsun. Bu sebeple beyninde arada kıvılcımlar çakmasını normal karşılamalıyız belki?


Seninle gurur duyuyoruz. Seni çok seviyoruz. Büyümeni istemiyoruz; diyorsun ki ‘Ama büyümem lazım, herkes büyür, dünya böyle’…


Ha bir de Afrika hayallerin var. Mamutlardan korkmana rağmen, yok olduklarını bilmene rağmen, Afrika’ya gidip mamut görmek istiyorsun. Tabii diğer yaban hayvanlarını da.Yağmur ormanları da gitmek istediğin yerlerden. Dünyayı merak etmen çok hoşuma gidiyor.


Güzel oğlum, tatlı oğlum, uykusuz oğlum iyi doğdun. Oğlumuz oldun.

22 Ocak 2016 Cuma

Sabah Muhabbeti - 4.5 Yaş

Oğlum: Keşke ben senle babanın babası olsaydım.
Ben: Neden? 
O: Siz benden önce doğmasaydınız.
A: ok. Ne yapardın? Bize kızar mıydın?
O: sadece yaramazlık yapınca. Mesela kardeşinin yanağını sıkınca.
A: hmm o zaman sen yanak sıkınca sana kızmamız doğru.
O: ...
A: yemek yemezsek ne yapardın?
O: karnın toksa kalkabilirsin derdim. 
A: pizza istiyorum bunu beğenmedim dersek?
O: bugun bu yemekler var. Yarın pizza yaparım derdim.
A: yemiycem bugün, dersem?
O: tamam o zaman sofradan kalkabilirsin derdim.
A: uykum yok, uyumayacağım dersem?
O: korkuyorsan ben seninle yatarım derdim.
A: ama benim yatağımda ben sürekli sana seslenip uyandırsam, bütün gece döne döne seni uyutmasam?
O: olsun ben seninle yatarsam uyurdum.

Çocuktan alınan durum değerlendirmesi...

18 Ocak 2016 Pazartesi

Büyük:Küçük

Büyük ile uğraşmaktan küçüğü unutuyoruz. Desem… Eminim çoğu 2 çocuklu aile de bana katılır.


Son 3 haftadır, bir çocuk filminden sonra başladı herşey, 4.5 yaşındaki oğlum korkularla yaşıyor. Tek başına tuvalete gidemez, uyuyamaz oldu. Geceleri en az 2-3 kez kalkıyor, bize sesleniyor veya yanımıza yatıyor.

Hatta kardeşinin yatağını onun odasına taşıdık; belki korkmaz yalnız değil dedik; ama bu kez de deliksiz uyuyan kızı, bize seslenmeleri yüzünden uyandırmaya başladı. Geçen sece 00:30 ile 7:20 arasında tam 6 kez ikisi yüzünden uyandım. En uzun ne kadar uyudum bilmece gibi?!


Tabii bu durumdan hepimiz payımızı alıyoruz. Son 3 haftadır gündüz yerlerde uyuyakalıyorum, babaları sabah uyuyor işe bir saat geç gidiyor bazen.


Artık bu korku ve uykusuzluk birbirinden bağımsız olmaya başladı sanki. Akşam 7:30’da pijama giymeye başlıyoruz; ama 8:30’dan önce odasından çıkamıyoruz. Geceleri feryat figan. Sabah da okula gitmek için uyandıramıyoruz. Son 2 akşamdır, uyku saatinde kızıp, ağlatmaya başladık. Neyse ki küçük olan pek umursamıyr bu bağrışları, henüz. Kısacası 3 haftadır ne dediyse yaptık, olmadı. Son 2 akşamdır bizim dediğimize gözyaşı ile olsa da geliyor. Bakalım daha ne kadar sürecek bu fasıl?!


Öte yandan kızımız 14 aylık oldu. Bugün çatalı kendi kendine kullandı. Araba sürüyor, uçak uçuruyor. Koltukların tepesinde zıplıyor. Suratı Chucky bebekten farksız, yara bere ve morluk içinde. Dışarıdan park yatağa tırmanırken düştü en son bugün.

Hala anlamlı konuştuğunu söyleyemem, herşeye memi, meme ya da mama diyor. Bir de baba ve dede. Fakat, ne desem anlıyor. ‘Hayır’ hariç. Gözümün içine bakarak hayır dediğimi yapıyor. Sokak kapısını açık buldu mu kaçıyor.

Kısacası, yaramaz!...

7 Ocak 2016 Perşembe

13 Aylık Becerikli

13. ayında Türkiye'deydik. Pıtır pıtır yürümeye başladı. Tam gaz masa etrafında dönüyor.

Mama sandalyesinin basamaklarına tırmanıp suluğunu alıyor.

Abisinin taburesine tırmanıp masaya çıkmış bir gün, babası gösterdi. Hemen tabureyi kaldırdık oradan.

Kendi başına çatal ve kaşık tutup ağzına götürebiliyor epeydir.

Sanıyorum ki bana 'Memi' diyor, ya da herşeye öyle diyor.

Bilinçli olarak ise, meme, dede, au (su), dıgıdıgı (gıdıklamak) söyledikleri.

Herşeyi anlıyor, giyinmeyi, bıcı bıcıyı, yemeği, abisini, babasını, gezmeyi vs.

Hala deli gibi dans ediyor, bazen çamaşır makinesi bip sesinde bile!

Genelde neşeli ve yapamayınca yapana dek uğraşan bir tipitip oldu. Fakat, son birkaç olayda yapamayınca sinirlenip, öfkeden zıpladığına şahit oldum.

Elinden sevdiği birşeyi alınınca, örneğin ekmek parçası, kendini yerlere atıp bas bas ağlıyor hem de gözyaşlarıyla!

Çok meraklı. Açıkta birşey görmesin!

Çok sevecen. Gelip sarılıyor. Kafasını omzuma yaslıyor.

Gece uykuları güzel, sabah 5-6'ya dek deliksiz uyuyor. 11 gibi biberonla süt veriyorum uyku arasında.

Yemesi de iyi, abisine göre. Porsiyonları aynı neredeyse.

Ne yazık ki şimdiden çikolata, dondurma, yeşil çay, kahve gibi şeylerin de tadına baktı. İkinci çocuk bu konuda da rahat büyüyormuş...

Bayıldığı en ilginç şey, somon füme!

Eti, sebzeye tercih ediyor. Brokoli ve domates sevdikleri...

Legoları bir başına takıp çıkarabiliyor epeydir. Birşeyleri birşeylerin içine koyuyor ve çekmece dağıtmaya bayılıyor.

Bazen eline bir kitap alıp sırtüstü yatıyor.

Arada bir uykulara, özellikle de öğleden sonrakilere itiraz ediyor. Abisi de evde olunca hiç uyumak istemiyor.

Sarılınca bize huzur veriyor.

Gıdıklanmayı, mıncıklanmayı, öpülmeyi çok seviyor.

Biz de onu çok seviyoruz... İyi ki doğurmuşum diyorum her geçen gün...

Artık bebekliği bitiyor ve toddler oluyor. Fikirleri, tercihleri olan bizden biri artık o da...

6 Ocak 2016 Çarşamba

Korku Filmi

Hay gitmez olaydık şu 'Çılgın Dostlar' isimli filme. Bir saatlik güzel olayların içine 1-2 dakikalık korkunç (sadece dişleri) kurt adamı koymuşlar. Yani bu sebeple son bir haftadır, oğlum tek başına bir odadan diğerine gidemez oldu. Gece uykuları paramparça. Hepimizin...

Haydi tatilde neyse dedik, geçer bir haftaya dedik, suyuna gittik. Fakat evimize döneli, okulu başlayalı 3 gün oldu. Hala geceleri kız kardeşi dahil herkesi ayağa dikiyor. Oysa gündüz konuşuyoruz;
Kuş adam diye birşey var mı? Yok.
Köpek adam gördün mü hiç? Hayır.
O zaman....Kurt adam diye de birşey yok değil mi? Evet...

Fakat geceleri, gözünü kapatınca aklına geliyormuş. Kısacası kendi başına tuvalete gidemez bir halde.

Ne yapacağımı şaşırdım. Umuyorum ki geçecek, ama sonuçta uyuyamayan ve ertesi sabah işe giden baba, uyandırılan bebek ve anne olarak sabrımız biraz azaldı.