23 Ekim 2012 Salı

Bebek İsimleri Ararken



Hatırlıyorum da oğlumuza isim seçmek ne zorlamıştı bizi. Ben zamanında köpeğimize, çiçeğimize bile isim seçmekte günler harcamış bir insandım zaten. Hele de bu isim koyacağımız zat karnımdayken, yüzünü bile görmemişken ve sesini duymamışken nasıl olur da isim seçer ve o isimle yıllarca anılmasını yaşamasını beklerdim...

O yüzden doğum iki hafta gecikip de 42. hafta dolunca mecburen hastane yolunda eşimle karar verdik ismine. Zaten o günlerimizi blogtan takip edenler bilir elimizde pek fazla seçenek de yoktu isim olarak.
İstedik ki Türkçe sesli uyumuna uygun olsun, istedik ki İngilizce kolay okunabilsin, istedik ki has be has Türkçe olsun, istedik ki Türkçe'de erkek ama İngilizce'de kız ismi gibi gelmesin kulağa, istedik ki her iki dilde de dalga geçilmesin öğrencilik yıllarında, istedik ki anlamı her iki dilde de garip kaçmasın. Çok şey istedik o yüzden de ismi kesinleştirmemiz 42. haftaya, hatta doğum gününe kaldı.

İlk kez 12. haftada test sonuçlarını iyi alınca başladık bebek hakkında ve gelecekle ilgili konuşmaya. İlk isim fikirleri uçakta geldi aklımıza. Biz bebek beklerken yoktu; ama şimdi var iPhone ve Android için isim uygulamaları. İşte ismiyle de en güzel bebek isimleri uygulamasından biri Android işletim sistemi için geliştirilmiş olan Bebename. Üstelik ücretsiz...

"Bebek isimleri avucunuzda!
Eğer siz de her normal anne baba adayı gibiyseniz, uzun zamandır akınızdan çıkmayan bir soru "ismi ne olsun?" olmalı. Bu soruyu otobüs, tren, vapur beklerken, bir takside trafikte takılmışken, hatta uçakta seyahatte bile düşünüyor olmalısınız. İşte tüm bu anlarda hayatınızı kurtarsın diye Bebename'yi yarattık.
Bebename, 9 binden fazla isim listesiyle ve esnek arama seçenekleriyle bebeğiniz için istediğiniz ismi bulmanıza yardımcı olacak. İsimleri cinsiyete göre, başındaki, sonundaki ya da ortasındaki harflere göre, ya da anlamlarına göre arayabileceksiniz. Hem de internet bağlantısına gerek olmadan."

16 Ekim 2012 Salı

Ünlülerin Düşük Hikayeleri


Bir tek bizler değiliz başına düşük olayı gelen. Sürekli doktor kontrolünde olan, sporunu yapan, sağlıklı beslenen, kilosu yerinde olan, güzel ve bakımlı bayanların, hep mutlu ve dört dörtlük hayatları olduğunu zannettiğimiz ünlülerin de başına geliyor bebek kaybetmek. Düşük yapmak, ölü doğum, erken doğum, geç düşük onlardan bazılarının da hayatlarını alt üst ediyor bir süreliğine.

15 Ekim nedensiz ölen bebeklerin anıldığı bir gün dünyada. Bugüne dikkat çekmeye çalışan ünlüler kendi başlarına gelenleri anlatmışlar. Celine Dion, Kirstie Alley, Courteney Cox, Lilly Allen, Sharon Stone, Beyonce, Mariah Carey, Brooke Shields, Pink ve hatta Nicole Kidman başlarından düşük ya da ölü doğum geçen ünlülerden birkaçı. Hikayelerini buradan okuyabilirsiniz.

Kimseye, düşmanıma bile dileyemem böyle acı bir olayı. Benim başımdan geçenler Hücre'min hikayesinde. Sizlerin başına geldiyse, dinlemek, okumak isterim yaşadıklarınızı. Hiçbir zaman unutulmayacak bir acı da olsa, paylaştıkça hafifler üzüntüler. Zaten bu bloğun çıkış amacıydı Hücre, yaşadıklarım ve paylaşarak üzüntümü hafifletmek ya da bir yere kazımak unutmamamak için.

Herkese sağlıklı gebelikler dilerim...

Fotoğrafın kaynağı: http://www.flickr.com/photos/stacylynn/7878365226/

9 Ekim 2012 Salı

15. Ayda Yürüdük


Sonunda adım attı bizim oğlan 15. ayını doldurmasına birkaç hafta kala. Önce babasından bana, sonra benden babasına bir iki adım derken, kafası önde ayakları geride üzerimize atıyordu kendini. İki elimizden tutunca pıtır pıtır koşturuyor, tek elinden tutunca sendeliyordu. Bebek arabasını iterek de pekiştiriyordu bacak kaslarını.

Sonra bir büyük akrabamız dedi ki, 'Bunun kendine güveni yok, yoksa yürür!' Hemen bir eşarp geçirdi kolları altından, sırtından bağlayıp tuttu sıkıca. Bir aşağı bir yukarı gezindiler, hoşuna gitti. Arada bir eşarpı sıkı tuttu, arada bir boşa aldı. Kukla gibiydi bizim oğlan; ama ağzı kulaklarında. Birkaç güne kalmadan 3'e 5'e çıkardı adımlarını. Haftasında kendi başına yerden kalkmaya çalışıyordu poposunu dikip havaya. Elimizden tutup gezdirilmek istiyordu her an.

İkinci haftada yaşıtlarıyla pikniğe gittik. Kendi boyundakilerin koşturup yürüdüğünü görünce ya da elindeki topları kapıp kaçtıklarından gaza geldi. Bir baktık 8-10 adım atmış çimlerde. Akşamında 5 yaşındaki kuzeni ardından fıldır fıldır dolanıyordu düşe kalka. Bir ilki de böylece geride bıraktık.

Artık konuşuyor, hatta 3 kelimeyi yanyana getirip birşeyler anlatıyor kendince, kendi başına çatal kaşık kullanabiliyor, dediğimizi anlıyor, yürüyor da. Bakalım daha ne ilkler kaldı önümüzde?

Uykusu da güzeldi. Gece 10 saat deliksiz uyuyordu son iki güne dek. Separation anxiety dedikleri, anneden ayrı kalmak istememe, yalnız kalmak istememe olayı başladı sanırım. İki gündür uykusu olsa da uyumak, bizden ayrılmak istemiyor. Son çare diye yatağıma alıp uyudum da dün gece, bir yandan da diyorum bugüne dek bizimle uyumayan çocuğu yolundan çıkarmayalım. Alıştırmayalım yanımızda uyutmaya.

Epeydir memeyi de günde sabah ve akşam olmak üzere 2'ye indirmiştik. Artık onu da kesmenin sırasıdır bana kalırsa. Ne doyuruyor, ne hastalanmasını engelliyor. Bazen ikimize ki tabii kendimi kastediyorum, en çok bana eziyet oluyor. Yılbaşına dek kararlıyım, ya bitecek ya bitecek.

Dişler de zorluyor olabilir; sıra geldi azılara. 7. dişi azıydı geçen ay çıkardı. Damakları hafif şiş. Ağrı kesici vermiyorum zorda kalmazsam, ateşi olmazsa.

Zor zenaatmiş çocuk bakmak; şimdi bir de eğitim kısmı ekleniyor 'Hayır'lar diziliyor ardarda ne kadar kaçınmaya çalışsak da! Öte yandan bebek kokusu özleniyor ne gariptir ki? İnsan ikincinin lafını etmeye başlıyor daha birincinin peşinde koşarken. Deli mi ne?

Resim kaynağı: http://www.flickr.com/photos/imelda/3283073808/