17 Mayıs 2013 Cuma

İki Yaşında Kreş Tecrübesi


Tam olarak ikinci yaşımıza 2 ay kala kreşe başlatalım da azıcık nefes alalım dedik. Şaka bir yana haftada yarım gün yaşıtlarıyla ve annesi yanında olmadan bir ortama girmesini, evde bizden öğrendiği Türkçe dilinin yanı sıra İngilizce ile de haşır neşir olmasını istedik.

Geçen hafta alıştırma sürecinde her gün birkaç saat kreşe gittik. İlk günü beraber geçirdik, ben de orada olduğumdan çok hoşuna gitti bu yeni ortam. İkinci gün iki saat orada bırakıp gitmemi önerdiler. Ben kreşten ayrılırken yüzüme bile bakmadı; ama almak için gittiğimde birinin kucağında bas bas bağırıp ağlıyordu. Susamış ve acıkmış, beni aramış; ama bu isteklerini anlatamamıştı.

Üçüncü gün üç saate yakın kaldı. Almaya gittiğimde keyfi yerindeydi, beni gördüğü an kucağıma atlayıp "Yaşasın anne geldi!" diye sevinmiş, sonra da oyuncaklarla oynamaya devam etmişti. Yemek yemediğini söylediler; zaten eve gelince kurt gibi yedi.

Dördüncü gün alıştırma süresi bitmiş, resmi olarak kreşin ilk günüydü. Bırakırken orada kalıp oyun oynamasını, benim markete gidip süt alacağımı söyledim. Hiç tepki vermeden oyuna daldı. Dört saat sonra babasıyla birlikte almaya gittiğimizde, gene sevinçle boynuma sarıldı ve ardından oyuncakları gösterip oynamaya devam etti. Yemeğini yemiş, oyunlar oynamıştı. O gün neredeyse zorla çıkardık kreşten.

Sandığımdan kolay oldu bu iş diye düşünüyordum. Böylece içimdeki gizli vicdan azabı da düşüncelerimden uzaklaştı. Bir sonraki kreşe bir hafta vardı. Arada bir okul konusu açıldı mı, kreşe okul diyordu, "Anne markete gitmeyecek" diyordu. Kendisi okula gitmekte hevesliydi halbuki.

Kreş günü, uyandıktan sonra giydirdim okula gidiyoruz diye. Evden çıktık, kreşe vardık herşey iyi güzeldi. Bina içinde neşeyle etrafa gülücük saçıyordu. Ardından sınıfına gittik. Oraya girince kucağıma gelmek istedi. Benim bırakıp gideceğimi farkedince, "Markete gitme anne!" dedi. Üzüldüm; ama az sonra oyuna dalacağını biliyordum. Kızlardan biri kucakladı benden uzaklaştırmak için. Ağlamaklı gözleri, buruşmuş dudakları ve titreyen çenesiyle bana bakınca dayanamadım. Gittim yanına, biraz orada oynamasını, benim geri geleceğimi söyledim. O andan itibaren kucağımdan inmedi. Tam oyuna alıştırdım, uzaklaşmak istedim, oyunu bırakıp üzerime yapıştı. Anlayışlı bir çocuk oldu hep, ilk kez böyle görüyordum ve onu o halde üzgün bırakmak da istemiyordum. Sonunda çantasına birşey koyacağımı söyleyip uzaklaştım, yanıma geldi ve tekrar kucak istedi. İşim varmış gibi yapıyor, oyalanıyordum. Sonunda kızlardan biri "Gel bakalım, annenin işi var gidecek" deyip oğlumu kucakladı ve uzaklaştırdı yanımdan. Tabii benim morarana dek ağlayan oğlum, ki zaten bu yüzden doğduğundan beri ağlatmamaya çalıştık hep, ortalığı ayağa kaldırdı. O halde gidip kızın kucağından alırsam hem azar işitirim hem de oğluma daha çok kötülük ederim diye düşünüp kapıdan dışarı attım kendimi. Oğlumdan etkilenen başka bir çocuk da dudaklarını büzmüş, ağlamaklı olmuş bana bakıyordu. İyice suçlu hissettim kendimi.

Dışarı çıkar çıkmaz eşimi aradım dertleşmek için. Benim bildiğim oğlum, ortalığı yıkana dek ağlamış, terden sırılsıklam olmuş, beni isteyip durmuştur. Vay çalışanların haline...

Öte yandan, içim çok buruk. Geçen hafta giden vicdan azabı geri geldi. Kreşe bırakalı bir saati geçti; ama aklım fikrim oğlumda ve neler yaptığında. Bir an önce gidip almak istiyorum bir yandan. Diğer yandan bunda kötü birşey olmadığını, alışacağını düşünüyorum. Hala üzgünse çok üzülürüm. Bugün mutsuz olduysa daha çok üzülürüm. Saatler geçsin de gidelim bakalım bizim oğlan ne yaptı?

Resim: http://www.flickr.com/photos/lambertwm/2914589588/