19 Haziran 2012 Salı

Uyku Düzeni


Geçen ay kafayı bozup da verdiğim uyku eğitimi sayesinde genelde akşam 7:30'dan sabah 6'ya dek uyuyor oğlum artık. Bu aralar evde pek durmayıp farklı yerlerde kaldığımızdan odayı, evi, yatağı yadırgaması ve uyumayı reddetmesi beklenir birşey; fakat ben banyo, masaj ve sütten sonra ninni söyleyip öpüp koklayıp yerine bırakıyorum nerede olursak olalım. İtiraz etse de 'Hadi uyu artık' deyip bazen yere yatağının yanına, bazen odada yatak varsa oraya uzanıyorum. Bir süre oynuyor, konuşuyor, tüm gün öğrendiklerini tekrar ediyor bir bir yatakta bazen oturarak bazen yatağın parmaklıklarına tutunarak. Yorulunca uzanıyor, sonra tekrar dikiliyor ayağa. Bazen 5 dakika sürüyor uykuya dalması bazen 45. Düşündüm de ben de öyle uzanınca günün yorgunluğunu atıyorum bir nebze. Düşünüyorum ya da bazen dalıyorum 5-10 dakikalığına ben de! Bana bulaşmıyor zaten hiç. Arada kafasını kaldırıp yokluyor orada mıyım diye.

Gündüz de iki kez uyuyor en azından 1 saat, bazen maksimum 2 saat. Şayet 2 saati aşarsa ve akşamüzeri 16:30'u geçerse ikinci uykusu uyandırıyorum öpe koklaya. Nerede okumuştum hatırlamıyorum; ama bir kural vardı, 2-3-4 kuralı diye. Şöyle...

Sabah 7'de uyanıyor gece uykusundan örneğin, 2 saat sonra 9'da ilk gündüz uykusuna yatırıyorsun. Uyandıktan 3 saat sonra ikinci gündüz uykusuna yatırıyorsun. Uyandıktan 4 saat sonra da gece uykusuna yatırıyorsun. Bu kural bizde işlemeye başladı gibi; ama oğlum sabahları 7 yerine 6'da uyandığından ben 2 yerine 2.5 saat bırakıyorum arada ilk uykusuna yatırmadan.

Uyku eğitimine oğlum saat başı uyanıp emmek isteyince ve dişi çıkıyorsa diye verdiğim ağrı kesici şuruplar da uyanmalarını etkilemeyince ve ben gece-gündüz hayalet misali dolaşmaya başlayınca ve bu durumda oğlum da ben de mutsuz olunca karar verdim. Bir akşam Tracy Hogg'un Put Up/Put Down metoduna başladım aniden. Yatakta o ayağa dikildikçe ben yatırıyordum sürekli, kimbilir kaç kez yapmak zorunda kaldım? Ama yarım saat geçmişti ki hala uyumuyordu hatta daha da sinirlenip ağlıyordu oğlum. Yarıda bırakamazdım; tam 1.5 saat sürdü ve bir saat uyuduktan sonra kaldırdım gündüz uykusundan. Birkaç gün bu şekilde devam ettim hem gece hem gündüz. Bazen 1 saat sürüyordu bazen 20 dakika PU/PD. Geceleri uyandığında da yapıyor, kucağıma kesinlikle almıyordum. Çünkü yerine bırakması daha zor oluyor, daha çok ağlıyordu. Gece sütünü keseli epey olmuştu; ama kucağıma aldım mı süt için memelerime saldırıyordu.

Uyku terbiyesiyle ilgili yazılar okurken gözüme çarptı biri. 10. ve 12. aylar arasında uyku terbiyesi yapmayın, fiziksel ve beyinsel gelişimi çok hızlı olduğundan bu aylar uygun değil yazıyordu. Ben farkında olmadan başlamıştım bu işleme, şimdi nasıl bırakırdım tam yoluna koyarken bazı şeyleri sil baştan yapamazdım. Üstelik 12. ay bitene dek daha 2 ay vardı önümüzde ki ben geceleri 2-3 saatte bir uyanırsam heralde tımarhaneyi boylardım!

5. gece her zamanki gibi yatağına bırakıp odadan çıktım; her zamanki gibi bastı yaygarayı. O gün çok yorgundum, gidip yatağıma attım kendimi ve saymaya başladım 1,2,3,4,... 30. saniyede çığlıkları söylenmeye dönüşmüştü. Ben dinledim, o söylendi ve 5 dakika geçmeden uykuya daldı. Birkaç defa daha uyguladım bu yöntemi. İlk bir dakika çığlık ve ağlama -ki gözyaşı akmıyordu bile- ile geçiyor, söylenmeye dönüyor, en fazla 10 dakika sonra oynayarak veya konuşarak uykuya dalıyordu. Mayıs ortasında sonunda tam bir hafta oğlum geceleri kendi başına ve deliksiz 10 saat uyudu; ama bende her gece birazdan uyanacak endişesi vardı. Nihayet 10 ay sonunda 7 saat uyuduğum oldu, tabii erken yattığımda.

Ardından tatillere, gezmelere başkalarının evlerinde kalmalara gittik. Odayı terkedip onu bağırtmak yerine yanına uzanıp kendi kendine oynamalarını, konuşmalarını dinliyorum. Gözlerim kapalı genelde, onu gördüğümü gürmüyor. O memnun ben memnun. Ağlamak yok, gece uyanmak yok *genelde*. Elbette bazı geceler uyanıyor gene, özellikle şu ara 3 diş birden çıkardığından, kucağıma alıp öpüyor, yerine yatırıyorum. Elimi sırtında gezdirip 'şşşş'liyorum. Süt isterse su teklif ediyorum. Aynı gece ikinci kez kalkarsa ağrı kesici şurup veriyorum. Sabaha dek uyuyor. Yakında uzaklara bir yolculuğumuz var. Tüm dengesi şaşacağından, bu aralar katı kurallar koymuyorum; ama memede/kucakta uyutmuyor, gece uyandığında emzirmiyorum. Bu gezmeler ve tatiller bitsin; odadan çıkacağım gene bakalım ne olacak o zaman?

9 Haziran 2012 Cumartesi

11 Aylık Olmuş Bile


Bebişimin mutluluğuna diyecek yok bu ara. Acaba nedeni deliksiz 10 saat uyuyor olması mı? Yoksa fırtına öncesi sessizlik mi?

Dillendin iyice bababalarına dede, anni, ham yapmak anlamında aam, dada, bıybıy, bıdıbıdı, mama, meme için ebu, lalalaa da eklendi. Köpek görünce av av diyor, maymuna gülüyorsun.

Elinden birşey aldık mı tehlikeli diye ortalığı yıkıyorsun.

Müzik çalınca ayağa dikilip popo sallıyorsun.

Tel sarar deyince de ellerini döndürüyorsun.

Sokağa biri gitmeye görsün, hemen kucağına atlıyorsun gidenin. Ben annen geride kalsam bile...

Meyveleri çok seviyor, ağzına et koymuyorsun. Demir hapına başlasam mı diye düşünmüyor değilim.

Emmeyi seviyorsun hala, özellikle de yaz geldi havalar ısındı, bana daha çok sarar oldun. Bazen sıkılıp bıraktıracağım memeyi diyorum.

Emziği attın ya beni emzik yaptın gibi geliyor bazen; sana sinir oluyorum! Halbuki bir sıkıntın oluyor genelde bana sardığında. Sıkıntı olmasa da sıkılınca aslında...

Zaman ne çabuk geçiyor şaşıyorum. Ha doğdun ha doğacaksın diye bekliyordum geçen sene bu zamanlar. İşten ayrılmış evde çamaşırlarını yıkayıp ütülüyor, yerlerine yerleştirip hastane çantamı hazırlıyordum. Seni heyecanla bekliyordum, bekliyorduk babanla...

Resmin kaynağı: http://www.flickr.com/photos/wentzelepsy/3267936715/

1 Haziran 2012 Cuma

Sünnet Olmak veya Olmamak

Babasıyla karar verdik; oğlumuz kendi kararını kendi verecek yaşa gelip de sünnet olacağım diyene dek, ya da sağlığı bir şekilde etkilenip de doktorlar sünnet olması gerek diyene dek sünnet yaptırmayacağız.

Tabii bunu etrafımızda kime söylesek binbir nasihat işitiyoruz. Çok bilmiş oluyoruz, gavur oluyoruz, günahkar bile oluyoruz. Kararımız bu; nasıl ki birisinin nedensizce oğlumun serçe parmağının ucuna iğne batırmasına karşı çıkarsam, pipisinden bir parça kesilmesine de izin veremem.

Ayrıca okuduğum bir yazı da ilgilenenler için;

Sünnetle Ne Kaybedilir


Gary L. Harryman


Bir bebeğin doğal ve sağlıklı penisi sünnet edildiğinde sonsuza dek ne kaybedilir?


  1. Dartos Fascia adındaki ısıya duyarlı yumuşak kas tabakasının yaklaşık olarak yarısı.
  2. Bağışıklık sisteminin bir parçası olan özelleşmiş Epitelyal Langerhans hücreleri;
  3. İçinde dorsal sinirin uzantıları da olan yaklaşık olarak 75 metre uzunluğunda mikroskobik sinir.
  4. Yavaş hareketleri, sıcaklıklardaki düşük oynamaları, ve yüzeydeki ince farklılıkları hissedebilen, çeşitli tipte 10,000 ile 20,000 arasında özelleşmiş erotojenik sinir uçları.Bu kayıp üst derideki (sünnet derisi) en önemli duyusal alıcılar olan Maysner yuvarlarının da (meissner's corpuscles) binlercesini içerir.
  5. Amacı ve değeri henüz tam olarak anlaşılmamış olan estrojen alıcıları.
  6. Hareketli penis derisinin %50'sinden fazlası; penis başının penisi kurumadan, aşırı sürtünme ve tahrişten, ve keratinleşmeden koruyan çok amaçlı kaplaması. Penis başının keratinleşmesinin zarar verici cinsel sonuçları henüz araştırılmamıştır.
  7. Yumuşak sırtların frenar bantları (the frenar band of soft ridges); insan vücudunda en fazla zevk yaratan bölge. Yoğun olarak sinirlerle bezenmiş olan bu bölgenin kaybedilmesi, geri kalan penisin hassasiyetini normal bir deri tabakasının hassasiyeti ile aynı hale indirir.
  8. Anne sütü ve plazma hücrelerinde de bulunan, bağışıklık antikorlarını, antibakteriyel ve antiviralleri salgılayan, yumuşak mukozanın bağışıklık savunma sistemi.
  9. Lenfatik kanallar; bunların kaybı vücudun bağışıklık sistemi içerisinde lenf akışını olumsuz yönde etkileyebilir.
  10. Frenulum; glansın aşağı kısmında, "V" şekilli, ağ-görünümlü, genelde üst-deri ile birlikte kesilen veya zarar görerek işlev göremez hale gelen çok duyarlı bir yapı.
  11. Feremonları salgılayan iç üstderinin "apokrin bezleri". Feromonların kaybının yol açtığı sonuçlar henüz araştırılmamış olmakla birlikte, olası cinsel eşlere sessiz, görünmeyen, ama güçlü sinyaller yolladığı sanılmaktadır
  12. Penisi nemlendirip kayganlaştıran ectopic sebaceous bezleri.
  13. Gerekli "kayma" mekanizması. Eğer açılır ve düz olarak yayılırsa, ortalama yetişkinin üstderisi 104 santimetrekare yer kaplar.(yaklaşık olarak bir posta kartı kadar) Kendi kendini kayganlaştıran ve hareketli olan bu deri, penise kendi içinde kayma özelliğini kazandırır; bu da vajinayı kurutmadan, yapay kayganlaştırıcılara ihtiyaç duymadan cinsel ilişkiyi sağlar.
  14. Glansın pembe-kırmızı-koyu mor arasındaki rengi. Glans normalde tıpkı dil gibi bir iç organdır.
  15. Penis çevresinin önemli bir kısmı. Gevşek üstderinin penise kazandırdığı önemli bir hacim vardır. Bu da sünnetli penisi,sünnet edilmemiş penise göre oldukça ince yapar
  16. Sünnet sırasında üstderiyi penise bağlayan doku yırtılarak koparıp atıldığı için, sertleşmişpenis uzunluğunun 2.5 cm kadarı da kaybolur. Bu paylaşılan zar, üst deri ve glansı penis gelişirken sıkıca birbirine bağlar. Onu koparmak glansa zarar verir; ham, enfeksiyona, sürtünmelere ve tahrişe açık hale getirir. Bu durum penisin büzülüp ufalmasına neden olur.
  17. Frenular atardamar ve dorsal atardamarı da içeren metrelerce uzunluğunda damar. Bu yoğun kan dolaşımının kesilmesi, penisin gövdesine ve glansına yeterli kan akışını sınırlar, bu da açık bir şekilde penisin doğal işlevine ve gelişimine zarar verir.
  18. Her yıl pek çok erkek kötü operasyonlarda ve enfeksiyonlarda penislerini kaybederler. Bazı durumlarda bu da yapay olarak hormon vs, ile cinsiyetin değiştirilmesine yol açar ve erkekler kadın olarak yaşamaya zorlanırlar.
  19. Her yıl pek çok erkek tıbben gereksiz sünnet operasyonlarında hayatlarını kaybederler. Bu ölümler milyar dolarlık sünnetendüstrisi tarafından saklanır.
  20. Henüz bilimsel olarak kanıtlanmamasına rağmen, penis ile vajinanın mukozal dokusu arasında gerçekleşen elektrik transferi orgazmın oluşumuna yardım eder. Sünnet ile erkekteki mukozal tabakanın kaybedilmesi, bunu engeller.