25 Ekim 2013 Cuma

İkinci Tur

Geçenlerde yazmıştım ikinci bebek için çalışmalara başlamayı düşünüyoruz diye.

Başladık...

Bekleme süresindeyiz şimdi.

Eşim gelip gidip var mı birşey? Miden bulanıyor mu diye soruyor. İkinci bebeği hiç istemiyor gibiydi sözde; ama neredeyse benden meraklı çıktı.

Bakalım...

Bekliyoruz...

23 Ekim 2013 Çarşamba

Arkadaş-mışız

Daha dün sokakta bas bas bağırıp bana inat ağlarken, bugün demez mi 'Anne ben senin arkadaşınım'!

Nasıl şaşırdım birden ne dedi o diye? Tekrar tekrar sordum, böyle mi dedin ben mi yanlış anladım? Öyle demiş... Daha önce 2 yaşında arkadaşım olmuştur elbette; ama hiç biri de dememiştir ben senin arkadaşınım diye. Özellikle de oğlum olunca bu kişi, durum farklı tabii.

Bakalım ömür boyu benim arkadaşım olabilecek mi? Ya da ben onun arkadaşı? Umarım öyle olur, en azından ergenlik dönemi bitince :-)

Akşam da gelmiş bana 'Twinkle twinkle little star' şarkısını söylüyor. Hem de baştan sona İngilizce. Bir daha şaşırdım 27 aylık oğluma.

21 Ekim 2013 Pazartesi

İki Yaş Sendromu - Sokakta

Bu sabah müzik kursundan sonra markete uğradık birkaç acil ihtiyaç için; ekmek, süt, zencefil...

Ardından trene binmek istiyor diye, tramvaya doğru ilerledik. O sırada bekleyen tramvay yola çıktı; çünkü diğeri geldi. Uzaklaşan tramvayı gören kuzucum başladı ağlamaya. Yok ona değil, öbürüne bineceğiz dedim, gösterdim de ancak sustu.

Neyse tramvayda koltuğa oturmak için bebek arabasından indi. İki durak sonra inince bir süre yürüdü. Eve 3 dakikalık bir mesafe kalmıştı ki bebek arabasına binmek istedi. Çok az yolumuz kaldığını (zaten kendisi de biliyordu aslında) biraz daha yürümesini istedim. Bas bas bağıramaya başladı. Ben de ağladığı için ipleri onun eline verecek değildim. Bir elimle bebek arabasını itip, diğer elimle onu tuttum, yürümeye devam ettim. Bincem / binmiycen tartışması başlamış oldu. Bu sırada eve 2 dakikalık yol kalmıştı. Daha çok bağırmaya, ağlamaya ve anne beni kucağına al demeye başladı. Ben yürümeye devam ettim. Bana sarılmak istediğini söyledi, yere eğildim ve sarıldım. Sonra yürüdüm. Kucağıma almadığım için daha çok bağırdı. Artık gelen geçen rahatsız olacak düzeydeydi, uzakta duran evimizi gösterip, bak eve geldik hala binmek istiyor musun dedim sertçe. Bincem diye ağlamaya devam edince tuttuğum gibi bebek arabasının içine koydum ve yolda karşıdan karşıya geçtim. O an bebek arabasında bağırıyordu, ayaklarımı düzelt diye, bense sinirden küplere binmiştim; çünkü artık evin önündeydik. Ona madem bebek arabasında durmak istiyorsun, dur o zaman dedim ve kapının önüne çektim. Bebek arabasının altını boşalttım, ayakkabılarımı çıkardım, montumu astım; o sırada bahçede, kapının önünde duran bebek arabasının içinde bas bas bağırıyordu. Susmazsa evin kapısını kapatacağımı söyledim. Susmadı, camdan olan dış kapıyı kapattım. Artık ne istediği için bağırıyordu bilmiyorum; ama sadece bana inat bağırdığı belliydi. Birkaç saniye o dışarda, ben içerde bekleştik. Ben sinirlerime hakim olmaya çalışıyordum, o sinirle daha çok bağırıp ağlıyordu.

Sonra kapıyı açtım, kucakladım ve evin içine koydum. Bebek arabasını, arabanın bagajına yerleştirmek için dışarı çıktım. Bu defa da evin içinde, kapının önünde bağırıyordu. Sonra çişi geldiğini söyledi. Biraz beklemesini, işim bitince eve girip tuvalete götüreceğimi söyledim. Bas bas bağırıp ağlıyordu bu kez çişim geldi diye. O hışımla bagaja sığmayacağı tutan 10 kiloluk bebek arabasını zorla evire çevire soktum. Eve girdim. Bana anne özür, bir daha yapmayacağım demeye başladı. Tuvaletini yaptırdım. Anne bir daha yapmayacağım dedi tekrar. Ne yapmayacaksın diye sorduğumdaysa, Anne bir daha ağlamayacağım, dedi. Ben de onu çok sevdiğimi; ama beni bazen sinirlendirdiğini, anne gel derse gelmesi, yürü derse yürümesi gerektiğini söyledim. O istiyor diye trene bindiğimizi de belirttim.

O benim dediklerimi yapsa ikimiz de mutlu olacağız, ben onun dediklerini yapsam ikimiz de mutlu olacağız; ama hayat öyle değil ki... Hiç bir şey herkesin istediği gibi olmuyor genellikle. Hayat zor oğlum, daha neler çıkacak karşına diyesim geldi; ama sustum...

Sonra bana sarılıp uyumak istedi. Onca ağlamanın ardından ( toplam 10 dakika sürmemiştir) öpüşüp koklaşıp uyudu.

4 Ekim 2013 Cuma

Oyun

Epeydir oğlumla oynamadığımı farkettim.


Genelde hergün yapacak gidecek bir yerimiz, aktivitemiz var; ama oturup oyun oynamıyoruz.

Pazartesi sabahları müzik grubu, Monkey Music' e devam ediyoruz neredeyse 1 senedir. Oldukça sevilen bir öğrenci de! Şarkıları duydu mu kaydediyor aklına, sonra birden söyleyince şaşırtıyor bizi. Belki de bu müzik grubu sayesinde şarkı sever, söyler, dans eder biri oluyor.

Salı sabahları 6 aylıktan beri gittiğimiz yüzme dersleri var. Kendi başına yüzmüyor tabii, beraberiz suda. Fakat noodle ile havuzu bir başından diğerine yüzüyor neredeyse 1.5 yaşından beri. Üstelik bazı günler suyu 75cm derinlikte bırakıyorlar. İlk haftalarda sevmese de şimdi yüzmekten çok çenesine varan suda yürümeyi seviyor.

Çarşambaları son bir aydır kreşe gidiyor. Little Elms'e. Eylül'den itibaren bu günü de eklettik Cuma'ya ilave. Hem daha çabuk alışır, hem daha çok oynar, hem İngilizce duyar öğrenir diye. Sadece sabahları yarım gün gidiyor.

Perşembe boşuz. Arkadaşlarıyla buluşuyoruz, kahve içmeye gidiyoruz, Londra'ya müzeye veya yemeğe gidiyoruz. Kendi başımıza takılıyoruz.

Cuma öğleden sonra gene kreş var yarım gün. Sabahtan beraberiz ve genelde isteği üzerine parktayız.

Bu yoğun tempomuzda öğle vakti ikimiz de yorgun düşüyoruz. Oğlum 1.5-2 saat uyurken ben 10 dakika bazen 1 saat dalıyorum onunla birlikte. Uyanınca da atıştırma/snack vakti, biraz televizyon, ben yemek yapayım derken saat geçiyor akşamı buluyoruz.

Haftasonları oturup babasıyla saatlerce oynarken kıskanıyorum, benim hiç oturup oynamaya vaktim olmuyor diye söyleniyorum. Aslında beraber çok şey yapıyoruz; ama oynamak değil. Kek yapıyoruz, fasülye ayıklıyoruz, parka gidiyoruz, kurslara gidiyoruz, kütüphaneye gidiyoruz, çamaşır katlıyoruz, çizgi film izliyoruz. Arada top oynayıp scooter bindiği de oluyor benimleyken elbet. Fakat araba sürmüyoruz, trenle oynamıyoruz.

Sanırım sorun bende değil, oğlumda. Bana 'Anne nereye didiyoz?' ya da 'Anne parka/kahveli yere/trene didelim mi?' derken babasına 'Trenlerle oynayalım', 'Yego (lego) yapalım' ya da 'Oynamak vakti geldi' diyor. Görevimiz belli ben sokakta eğlendirmeden sorumluyum, babası evde.

2 Ekim 2013 Çarşamba

Sana Kek Yaptım!

Şarkısı geldi aklıma. Bugün öğle uykusuna beraber yattık kreşten sonra. Beni özlediğinden, yorgun olduğu halde uyumuyordu. Sonunda 'Haydi uyu da, uyanınca senle pasta yapalım' dedim. Kastettiğim evde bulunan bisküvilerle mozaik pasta yapmaktı. Hoşuna gitti bu fikir. Gene de zar zor uyudu.


Uyanır uyanmaz gözlerini açıp, 'Anne, kalk kek yapalım, kalk anne' dedi. Zaten uyumamış olan ben, o ise gözleri mahmur koşar adım aşağıya indik. Oğlum bu pasta dedim, o hala kek demekte ısrar etti. Önüne bisküvileri yığdım, 'Al bunları tabağın içine kır' dedim. 'Anne bi tane yiyim mi?' dedi, ye dedim tabii ki. Arkamı dönüp süt ve diğer malzemeleri ayarlıyordum. Baktım tabakta henüz kırılmış bisküvi yok. Hepsini yiyor. Başladım ben kırmaya. Sonuncusuna gelince 'Anne bu benim olsun' dedi. Ucundan ısırık alıp gerisini içine attı. Neyse zaten biz yiyeceğiz sonuçta!

Üzerine yağı ve sütü döktüm; hala aklı fikri kırık bisküvilerde. 'Anne şunu ben aliim mi?' diyor arada kalan iri parçaları gösterip. Kakaoyu da döküp başladım karıştırmaya. Sonra onun eline verdim kaşığı, o da karıştırdı bir iki. Ben de stretch film kesiyorum o arada. 'Aa kahve bu kahve' dedi. (Biz kahve içerken o da isteyince babası kahve diye süte biraz kakao döküyordu onu hatırladı tadından) Baktım kaşık kaşık yiyor içinden. Elinden kaşığı kaptım. Cevizleri de atıp son bir kez karıştırıp döktüm film üzerine. Baktım kedi gibi yalanıyor, zaten suratı bisküvi ve kakao olmuş. Bir kaşık kadar bırakıp 'Al, tabağı da sen sıyır' dedim. Çok sevindi. Babası kılıklı :)

Ben işimi bitirince onları buzluğa koymama karşı çıktı, yiyeceğiz sanıyordu heralde. Tabağın kenarlarını iyice sıyırıp kaşığı ona verdim, yedi. Sonra tertemiz olmuş tabağa bakıp, 'Anne bi daha al tabaktan, bana ver sonra kaşığı' dedi. Zavallım...

Bugün yemeden yattı. Gerçi bir porsiyondan çoğunu yemiştir ben yaparken. Anneannesine de 'Ben uyandım, anne kek yapalım dedim, kek yaptık, pişirdik' diye anlatıyor. Bire bin katmak olsa gerek :)

Resim: http://www.flickr.com/photos/morydd/