31 Temmuz 2012 Salı

Nereden Çıktı Bu Çığlıklar?


Bazen evimizde 'Scream' filminden sahne oynuyor gibi bu aralar. Oğlumuz çığlık çığlığa!

Yapabileceklerinin farkında; ama yapamayınca sinirleniyor Burhan Altıntop misali başını kolunu fikirsizce sallamaya başlıyor öfkesinden. Hatta bazen kafasını duvara veya yere vuruyor o sinirle; canı yanınca ağlıyor. Halbuki doğduğundan beri ağlatmamaya çalıştığımız halde.

Anlaşılan bu yaşlarda beyni vücudundan daha hızlı gelişiyor, daha önde gidiyor. Fiziksel gelişim duygusal gelişimi yakalayamıyor. Yapabileceğini bilip de yapamayınca öfkeleniyor, bağırıyor, kendini yerden yere atıyor. 'Bunlara nasıl tepki verilir?' diye okumadan önce ilk aklıma gelen sakin olmak ve sakinleştirmeye çalışmak artık bebeklikten çocukluğa adım atmaya başlayan oğlumu. Gerçekten de öfkelendiğinde sadece dikkatle gözlemliyorum, ben buradayım, yanındayım mesajı vererek. Ardından bana bakınca 'Ne olduğunu, neye kızdığını?' soruyorum sakin bir ses tonuyla. Hatta biraz da gülümseyerek. O da şaşkınlıkla bana bakıyor, ben gülümseyince çoğunlukla gülümsüyor ya da daha çok öfkeleniyor. Öfkelenmişse konuyu dağıtıyorum ya bir oyuncakla, ya pencereden dışarı bakarak ya da değişik bir ses tonuyla komiklik yaparak. En kötü ihtimalle kucağıma alıp bulunduğu ortamdan uzaklaştırıyorum.

Geçen gün birlikte top oynarken salonun ortasında, koltuğun üzerine kaçan topu almaya çalışırken öfkelendi yetişip alamıyor diye. Kafasını koltuğa vurmaya ve bir yandan da bağırmaya başladı. Biraz durulunca 'Haydi tekrar dene, yaparsın' dedim. Bir daha uzattı kollarını, yetişemeyince tekrar bana baktı  kaşlarını çatarak yardım için. 'Yapacaksın kaldırırsan şu bacağını' dedim elimi bacağına destek yapıp. Uzanıp da topa değdiği an yüzünde güller açtı. Hemen keyiflendi iş başardı! 'Aferin' diye alkış tuttum. Ardından aynı olayı birkaç kez daha yaşadık. Aynı tepkileri verdi, aynı sabırla yardım ettim kendisine ona farkettirmeden. Ertesi günü kendi başına tırmandı koltuğa. Sonraki gün de kendi başına indi :)

Daha başka olaylara da çığlık atmaya başlıyor yavaş yavaş. Çığlıklarının bir karşılığı olmalı. İngilizce 'Terrible Two's' denen iki yaş huysuzlukları dönemine doğru gidiyoruz anlaşılan. Yeni bir kitap aldım The Happiest Toddler On The Block adı, Dr Harvey Karp'ın. Ödül alan The Happiest Baby On The Block'un yazarından. Madonna bile yardım almış çocuklarını büyütürken kendisinden. Henüz başladım okumaya; ama anlaşılan minik bireylerle nasıl iletişim kuracağımızı anlatıyor. Bebeklerin 9. ayından itibaren bu kitabın okunmasını tavsiye ediyor gelecekteki anlaşmazlıkları önlemek için. Okudukça oğlumu daha çok anlayacağıma inanıyorum. Bakalım bizi neler bekliyor?

Resim kaynağı: http://www.flickr.com/photos/addrox/2587484034/

10 Temmuz 2012 Salı

Oğlumuz 1 Yaşında


Sorunca 1 yapıp parmağını kaldırıyor havaya.

Çatal kaşık tutup kendi yiyor bazen yemeğini döke saça da olsa.

Yüzmeyi çok seviyor, ister deniz ister havuz ister bir bardak su olsun, onun olsun.

Söylenen şeyleri kendi çapında tekrar etmeye çalışıyor.

Mirket misali ayakta hep; ama henüz adım atmadı kendi başına.

Bazen diğer odada kendi başına yarım saate yakın oynuyor.

Bazen düşmüyor eteğimden, kucağıma almam için ayaklarıma dolanıyor.

Merdivenin çocuk kilidini açık bırakınca soluğu ikinci katta alıyor.

Kitaplarından seçip elime veriyor okuyayım diye.

Elimdeki her nesneye aç aççç aç diyor. Birşeyleri açıp kapamak favori oyunlarından bu ara.

Karşılıklı top atıp tutabiliyoruz dakikalarca, eğleniyoruz da.

Öyle içten sarılıyor ki 'Ayyy' diye, içim eriyor.

'Memme!' diye inletiyor ortalığı aklına gelince. Vermezsem de Burhan Altıntop gibi triplere giriyor sinirlenip.

Banyodan çıkarken, mama sandalyesine koyarken, bebek arabasına / araba koltuğuna oturturken, yatağına yatırırken hep itiraz hep çığlık.

Altını değiştirirken eline birşey vermezsem el pipiye gidiyor hemen.

Hala yemek konusunda iştahsız, bazı günler sütle yaşıyor.

Yaşına gireli beri uykusuz. Uyutmak çok zaman alıyor dahası geceleri uyanıp çığlık çığlığa bağırıyor sesi kısılana dek.

Gece memesini keseli çok oldu; ama uyanıp meme istiyor. Karnı acıkıyor tabii gündüz yemediğinden de olabilir hızlı büyüme evresine girdiğinden de. Vermiyorum, bir saati buluyor tekrar uyuması.

Babası işe giderken ağlıyor.

Çok sevecen bir çocuk, kimi görse gidip sarılıyor.

Öp deyince öpüyor.

Youtube'da izlediği şarkı videoları bitince ağlıyor.

Bazen çıldırma noktasına gelsem de iyi ki doğurmuşum diyorum... Zaman nasıl geçti, anlamadım hiç. Sıkılmaya vaktim olmadı. Her geçen gün değişti büyüdü, ben böyle hızlı değişmesine ayak uyduramadım bazen. Herşeyi anladığını düşünüp beni üzdüğünde (yemek ve uyku olayında) kızıyorum. Sonra bir bebek olduğunu hatırlatıyorum kendime. Daha üç yüz küsür gün önce karnımdaydı, nasıl benle didişmeye başladı diye şaşıyorum. Bazen isyanlarda olsam da bu günler çok çabuk geçecek eminim. Geriye dönüp bakınca her anımız gözümün önünde kalacak mı acaba? 

Resim kaynağı: http://www.flickr.com/photos/yogma/3961135108/