31 Ağustos 2012 Cuma

Ovulasyon Ağrısı


Son aylarda durup dururken bir ağrı girmeye başladı kasıklarıma; ama kasıklarda kalmayan. Göbek deliğinin altındaki tüm bölge zangır zangır zangırdıyor, belim kopacak derecede ağrıyor. Başta regl olacağım diye düşünüyordum. Emzirirken, doğum sonrası ilk birkaç regl düzensiz olur ya, öyle sandım. Bekledim gelen giden yok. Hayırdır dedim...

Hamile kalmadan önce kullandığım fertility friend adlı iphone uygulamasını kullanmaya devam ediyorum tekrar regl olmaya başladığımdan beri. Uygulama takviminde, tahmini regl günü gösterildiği gibi bebek yapmaya çalışanlar için tahmini yumurtlama yani ovulasyon günleri de gösterilmekte. Ben düşük yapana dek hiç ovulasyon ağrısı çekmiş insan değildim. Düşükten sonra zaten vücudum yerle bir olduğundan her noktam ağrıyordu. Ardından 2 ay sonra da hamile kalınca ağrıların varlık nedeni değişti. Doğumdan sonraysa ilk reglimi bebeğim 8 aylıkken, Mart ayında oldum. Haziran'dan beri de bu yumurtlama ağrılarını hissediyorum. Bu ay da başıma gelince ve takvimdeki doğurgan günlerimle çakışınca kesin kararımı verdim. Tabii kist, apandisit ve üşütme de bu tarz ağrılara yol açarmış; emin olmak için ben bu ay ağrımın süresini takip ettim. Akşamüzeri 6 gibi başladı ve 10 civarı ağrı kesici alıp yattım. Sabah 4 gibi tuvalete kalktığımda hafif sızlıyordu; ama sonrasında unuttum bile ağrıdığını. Bu ağrılar 24 saatten fazla sürerse doktora görünün mutlaka deniyor; ama benimki 12 saat falan sürdü. Tabii bir de başka günlerde de bu tarz ağrılar hissedersem mutlaka doktora gideceğim. Şimdilik bunu ovulasyon ağrısı diye kabul ediyorum.

Doğum sonrası nasıl da değişiyor insan bedeni. Gerçi belki de değişmemesine hayret etmeliyim ya! Bir canlı yarattık az mı!?

Resim: http://www.flickr.com/photos/dalobeee/2349797950/

24 Ağustos 2012 Cuma

Doğumdan Sonra İlk Regl

Doğum sonrası ilk regl, sanki ilk kez regl olacakmışım gibi bir his uyandırıyordu bende. 9 ay boyunca hamilelikte unuttuğum, emzirme döneminde de gelmeyen eski bir arkadaştı görmeyeli unuttuğum...

Kimi emzirse bile 2. ayda regl oluyor, kimi emzirmeyi kesse de birkaç ay daha adet olmuyordu duyduğuma ve okuduğuma göre. Bebişim 6 aylık olunca, benimkinden ses seda çıkmayınca ki hala emziriyordum, kurtlanmaya başladım. Açıkçası olayım da istemiyordum; ama ya olur da hamile kalırsam nasıl anlayacaktım o zaman? Bebişim ishal olduğunda annem başladı:

Annem: 'hamile misin?
Ben: 'Hayır, anne!'
Annem: 'Emin misin?'
Ben: 'Evet, eminim anne!'
Annem: 'Ben hiç adet olmadan hamile kaldım hepinize, hemen ishal olurdunuz siz de.'
Ben: 'E yuh anne!'

Taa ishal kesilene dek sürdü bu muhabbet her gün. Ardından hala regl olmayınca ki hamile kalmadığımdan emindim (başka bir konu olur bu yazı; çünkü yorgunluk ve uykusuzluktan değil seks düşünecek, eşimle konuşmaya fırsatım yoktu) yine de bu doğum sonrası hemen hamile kalma olayı beni endişelendiriyordu. İkinci bir bebeğe ne bünyem ne de ruh halim hazır değildi. Ki hala hazır değil! Kuzenimin de üç bebeği 1.5 yaş aralıklı. Yani yanlışlık sonucu hamile kalanlardan, sanırım annem gibi!

Neyse, benimki hala emzirirken; ama gece emmelerini kestikten sonra bebiş 8 aylıkken geldi geri. Ama o ne geliş! Gelmeden 2 hafta öncesinde, karnım, kasıklarım, belim zangır zangır ağrıyordu. Dökülüyordum. Sırtüstü yatmak bile acıtıyordu canımı belimin ağrısından. 'Neler oluyor bana, hamile kaldım da düşük mü yapıyorum?' bile dedim bir ara. Yaklaşık iki hafta gitti geldi, şiddetlendi hafifledi bu ağrılar. Sonunda kırmızı dostumu gördüm tam 500 küsür gün sonra. Çok şiddetli, çok parçalı, çok ağır bir kanama oldu. Beklenilen gibi... Çok da uzun sürdü, en az 10 gün. (Benimki 6. günü geçmezdi eskiden)

Ardındakiler düzensizdi; kimi 33 gün, kimi 26 gün sonra geldi. Son iki aydır sanki biraz daha normale dönmüş gibi desem de hala emzirdiğim için eminim o da etkiliyordur durumları. En azından her ay geliyor da ben de hamile kalmadığımı (zaten korunuyoruz da) anlıyorum. Şimdilerde tek derdim ovulasyon ağrısı*. Regl ağrısı çekmeyip yumurtlama ağrısı çekiyorum, iyi mi?!

* Yumurtlama dönemi ağrısı çekiyorsanız veya ağrıdan şüpheleniyorsanız, Ovulasyon Ağrısı yazıma göz atın.

20 Ağustos 2012 Pazartesi

Bir Yaş İçin Oyuncaklar


Eve haftada bir kargo geliyor neredeyse ve en az bir oyuncak bebiş için. Bazen ben bazen babası alıyoruz, 'Hmm bu yaşta bu iyi gider' ya da 'Arkadaşında gördü çok sevdi evde de epey oyalanır' diye. Tabii ki öyle olmuyor. Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür hesabı. Eve alınınca paylaşacak kimse olmadığından ilk gün rağbet görse de ardındaki günlerde tozlanıyor oyuncaklar bir bir. Sonra biz de evde adım atacak yer kalmadı diye sızlanıyoruz...

Bir yaş için favori oyuncaklara gelince;
  • Mutfak dolaplarındaki tencere, tava ve kapakları
  • Mutfak dolaplarındaki baklagil torbaları
  • Konserve kutuları
  • Çorap ve giysi çekmeceleri
  • Çamaşırlığa asılı çamaşırlar
  • Katlanmış çamaşırlar
  • Salon sehpasının üzerindekiler 
  • Televizyon kumandası
  • Dizüstü bilgisayar
  • Babasının gitarı
  • Gerçek cep telefonları
  • Bilimum kablolar
  • Saksı ve içindeki çiçekler ve toprağı
  • Bebek arabasının tekerlekleri
Ne dağınık çamaşırların ne oyuncak bilgisayarın/telefonun ne de ona ayırdığım mutfak dolabındaki plastik kapların suratına bakılmıyor ama...



İlk resim: http://www.flickr.com/photos/lizbyday/5403747800/

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Uykusuzluk...

Uykusuz anneler kulübü diye bir grup duymuştum. İnsan anne olduktan sonra nasıl da uykuları hafifleşiyor bebeğin gık sesi kulaklarımıza bir çan sesi gibi geliyor. Anında ayakta olmasak bile yatakta oturur pozistonda buluyoruz kendimizi. Sonra dinleyip 'gık'ın gittikçe seslenen bir ağlamaya dönüşmesini veya aynı 'gık'ın birkaç gık sonrası yerini sessizliğe bırakmasını dinliyoruz. Neredeyse her gece, hatta gecede birkaç kez bazen. Tabii bu kısımda uykusuz anneler ikiye ayrılıyor;

1- Hemen uykusuna kaldığı yerden devam edebilenler
2- Kafasını yastığa koyunca aklına olmadık düşünceler gelen ve sonra aylar önce o karşılaştığı kişinin ona niye öyle dediğini düşünmeye başlayıp sonunda dakikalar geçtikçe kafasını başka düşüncelerin ve yapacağı işlerin sardığı içinden çıkılamayacak duruma geldiği an çareyi koyun sayarak sonlandırmaya çalışıp ardından tam dalarken tekrar bir 'gık' duyanlar.

Ben genelde ikinci tipteyim. Malesef... Genel olmayan bazı durumlarda da birinci tipe giriyorum ki en sevindiğim zamanlar onlar. Bazı babalar da böyle. Bizim oğlanın babası da bir 1. bir 2. gruba giriyor ki onlar özellikle de 'gık'ın çığlığa dönüştüğü zamanlar. O da bu durumdan şikayetçi.

Uykusuzluk bebeğin olduğu ilk sene kabul edilebilir birşey sonuçta 'Dikkat bebek var!' yazısı asılı kapılarda eksta önlem için. Ya sonra? Sonrası tehlikeli işte. Herkese, herşeye zarar; uyumayan bebeğin kendisine bile. İşte buyrun Amerika'da yapılan araştırma sonucu ortaya çıkanları görerek okuyun...

Sleep Infographic
Source: http://www.termlifeinsurance.org

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Uff Olduk Gene!


Tam tatilden dönüp de evimize alıştık.
Tam tekrar kendi yatağında kendi başına uyumaya başladı.
Tam sabah, öğle ve akşam yemeklerini hapur hupur silip süpürdü.
Tam ben başka odadayken kendi başına yarım saat oynamaya alıştı.
Tam 'Angel' yani melek bir bebek oldu.
Tam 8-9 saat kesintisiz uyuyordu.
Tam gündüz uykularını düzene soktuk. Derken...

Derken, hasta oldu yavru kuşum. Yaz ortasında burnu akar, öksürür oldu. Ardından da 2 gün 2 gece ateş.

Dedim ki, geçen haftaki 1. yaş aşılarından ötürü mü? Üç aşı birden vuruldu;

  • Pnömokok (PCV)
  • Hib/Men C menenjit
  • MMR (kızamık, kabakulak, kızamıkçık)

Aşıyı yapan hemşire oğlumun gözyaşlarına dayanamayıp çikolata ve kitap hediye etti. Önümüzdeki üç haftanın da biraz dertli geçebileceğini söylemişti. 'Kucak ister, iştahı kaçar, mızırdanır, anlayışlı olun' demişti. İlk haftanın sonunda ateş ve döküntü olabilirmiş. İkinci haftanın sonunda eklem ağrıları, bezeler ve boğaz ağrısı görülebilirmiş. Üçüncü haftanın sonundaysa yüzünün bir kısmı şişebilirmiş.

Ben de aşılara buldum bahaneyi. Sonradansa, geçen hafta görmeye gittiğimiz bir arkadaşımızın çocuklarının hasta olduğunu hatırladım. Ondan mı oldu yoksa derken, bir gün de hafif rüzgar yemiştik güneşli hava nasıl olsa diye dikkat etmeyip. Hepsi üstüste geldi, oğlumuz hasta oldu.

Geceleri 1-2 saatte bir kalkıp ağlar oldu.
Yatağına itiraz edip kucak ister oldu uyumak için.
İştahı kesildi, meme ister oldu tam da memeden kesmeye başlamışken ben.
Dizimin dibinden ayrılmaz oldu.
Mızmız, huysuz, sürekli yakınan, en ufak birşeye ağlayan bebek oldu.
Gece uykusunda dinlenemediği için sabahları uzun uyur, öğleden sonra uykusuna da itiraz eder oldu.

'Her hastalık bebeğin huyunu değiştirir' derler. Bozulan huyları düzeltmek için çabalayacağımız gün ve geceler bekliyor bizi. Haydi geçmiş olsun!

Resim kaynağı: http://www.flickr.com/photos/marosh/103066377/

3 Ağustos 2012 Cuma

Muhabbet


Ya ben küçüldüm, hani baby brain tabiriyle beynim çocuklaştı ya da oğlum benimle muhabbet ediyor?!

Geçende ilk kez aramızda şöyle bi diyalog geçti;
Anne: 'Yarın nereye gideceğiz?'
Bebek: 'Atta'

Hiç öğretmemişim, hiç kullanmamışım, hiç sormamışım bu şekilde. Yani 'Haydi giyinelim attaya gideceğiz' türünden laflar ettim de, gitmek sorusuna atta cevabını bu kadar bağdaştırması ilgincimize gitti daha 13 ayını doldurmamış bir bebek / çocuk için.

Konuşma kabiliyeti yürüme kabiliyetinden yüksek, kabullendik. Fakat, dediğimiz herşeyi anlıyor neredeyse. Benimle tüm gün muhabbette! Kendi derdini de anlatıyor, tabii bazen şıp diye anlarken bazen aynı şeyi bana birkaç kez tekrar edip göstermek zorunda kalıyor. İşin garibi, derdini ben anlayana  dek anlatmak için uğraşıyor. Hiç çözemezsek birbirimizi karşılıklı bakışıp gülüşüyoruz. Bazen göz işaretleriyle bile anlaşıyoruz.

Geçen hafta Health Visitor geldi 1 yaş kontrolü için. Boy, kilo, kafa ölçümlerinden sonra gelişimiyle ilgili sorular sordu. 'Bababa, dadada, mamama, lalala tarzı şeyler söylüyor mu?' dedi. 'Ne diyorsunuz? Neredeyse cümle kuracak!' diyecektik :) Anlattık bazı kelimeleri çok yerinde ve çok güzel söylediğini, şaşırdı. 'Bu yaşta beklemeyiz normalde' dedi. Bazen kendi kendine öyle bıdı bıdılıyor ki, eşimle bakışıp 'Yandık, şimdiden kafamızı şişiriyor' diyoruz.

En sevdiğim hareketlerinden biri, de babasıyla biz konuşurken elindeki oyuncağı birimize vermek veya göstermek istiyor. Bizden o saniyede yeterli ilgiyi göremezse 'Babaaa!' diye öyle bir haykırıyor ki, saygı duruşuna geçesimiz geliyor :)

Gündüz uykularının süresini azaltınca oyuna ve muhabbete daha çok vaktimiz kalıyor artık. Sürekli beraber oluşumuzun da bebeğimin iletişiminin bazı yaşıtlarına göre daha iyi olmasında katkısı var. Günlerimiz daha çok aktiviteyle; yüzme, oyun grubu, bebek sınıfı, arkadaşlarla vs. geçiyor bu ara. 'Ay bu hafta nasıl geçti hiç anlamadım' diyorum Cuma günü geldiğinde. Acaba evde oturan bir anne olmasaydım da aynı şeyi söyler miydim zaman için? Bebeğim bu kadar muhabbetli olur muydu? Hiç bilemeyeceğiz...

Resim kaynağı: http://www.flickr.com/photos/41460120@N04/4862422223/