9 Mart 2016 Çarşamba

Korkular...

Bugün 65 aylık oldun oğlum, 4.5 yaşını biraz geçtin. 5’e yakınsın...


Son birkaç aydır korkuların var geceleri uyandıran. Bitmek bilmeyen baba özlemin ve sevgin var. Geceleri baba diye ağlayıp, babanı yanında istemen var. Hafta içi geceleri ben gelip seni avutsam da bağırıp, babanı istiyorsun. Bu sırada kardeşin dahil herkes uyanıyor elbette. Sen de, biz de ertesi günü oldukça yorgun geçiriyoruz. Epeydir.


Okulu bazen seviyorsun, bazen okula gitmek istemiyorsun. Kendine bir arkadaş arıyorsun, her daim yanında olacak. Fakat yaş gereği hergün herkes farklı oyunlar, çocuklar ile oynamak istiyor. Sen de üzülüyorsun.


Öğretmenin her öğle seni almaya geldiğimde ‘yorgun’ olduğunu söylüyor. Geceleri uyanma probleminden ötürü diye düşünüyoruz. Kan tahlili yaptırdık, doktorlar seni sağlıklı buluyor. Yemek yemesen de!


Hala yeme problemin var. Yemekleri cımbız ile seçtiğin gibi, miktar olarak da az yiyorsun. Gün içinde sadece atıştırsan sana yeter, masaya oturmayı sevmiyorsun. Hatta ne yalan diyeyim, kızkardeşinden daha az yiyorsun. Tabii bu sebeple kilon hala 3-4 yaş grubunda. Boyun uzuyor sanki; ama dedim ya elinde olsa sadece meyve ve çiğ sebze ile yaşarsın. Su ve vanilyalı yoğurt ve sana kalsa şekerler, çikolatalar ve kurabiyeler...


Legolar hala favori oyuncağın. Evde legodan bir dağ oldu; ama hala lego almak istiyorsun. Dışarı çıkmak, parka gitmek bile istemiyorsun. Ev kuşu oldun. Zorla çıkarıyoruz seni; ama o zaman da eve dönmek istemiyorsun.


Bu aralar derdin ‘patron’ olmak. Evin patronluğu için bizimle yarışıyor, kurallar konusunda bize laf geçirmek istiyorsun. Bazen dizginleri fazla gevşek mi bırakıyoruz diye düşünüyorum.


Kızkardeşinle aran iyi, kötü. Ya çok güzel kıkırdayarak oynuyorsunuz, ya da ağlatıyorsun onu. Her yanından geçişinde kafasına vuruyorsun. Yüzünü sıkıştırıyorsun. Gözlerine ve ağzına parmaklarını sokuyorsun. Kardeşine karşı biraz sertsin. O da sana aynılarını yapmaya çalışıyor. Oyuncaklarını alıyor, bağırıyorsun, kovalıyorsun, kucağına alıp odadan dışarı atıyorsun.


Geçenlerde ‘abi' demeye başladı sana. Hoşuna gitti. Yine de sürekli kardeşini ezmeye çalışıyorsun. Bazen öpmek istiyorsun, yanına gidiyorsun o zaman da o seni istemiyor. Nedenini açıklıyoruz, canını yakmaman için korkuyor diyoruz. Bazen çok güzel anlıyorsun, bazen yaramazın önde gideni oluyorsun.


Bu aralar hastasın, üşütüp ateşlendin. Bu sebeple de aran benimle oldukça iyi. Öğle vakti kucağımda uyuyorsun, yemeklerini yedirmemi istiyorsun. Senin dediklerini yapınca çok iyiyiz. Yapmayınca ‘yaramaz’ veya ‘kötü’ diyorsun bize.


Hala verdiğimiz kıyafetleri giyiyorsun. Genelde birkaç tişört dışında giyim konusunda bizimle inatlaşmıyorsun. Sabahları evden çıkmak için hazırlanman epey zaman alıyor. Bir de dediğim gibi okula hala tam bağlanmadığını düşünüyorum. Koşa koşa gittiğini görmedim; belki de yaşın küçük olduğundan seni bir sene erken başlattığımızdan.


Fakat Almancan süper. İki dili birden öğreniyorsun ve hatta 4 dil konuşabiliyorsun. Bu sebeple beyninde arada kıvılcımlar çakmasını normal karşılamalıyız belki?


Seninle gurur duyuyoruz. Seni çok seviyoruz. Büyümeni istemiyoruz; diyorsun ki ‘Ama büyümem lazım, herkes büyür, dünya böyle’…


Ha bir de Afrika hayallerin var. Mamutlardan korkmana rağmen, yok olduklarını bilmene rağmen, Afrika’ya gidip mamut görmek istiyorsun. Tabii diğer yaban hayvanlarını da.Yağmur ormanları da gitmek istediğin yerlerden. Dünyayı merak etmen çok hoşuma gidiyor.


Güzel oğlum, tatlı oğlum, uykusuz oğlum iyi doğdun. Oğlumuz oldun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder