26 Ekim 2010 Salı

Yine, Yeni, Yeniden

Bu sabah ilk doktor randevumuza gittik. Günlerdir doktora neler söyleyeceğimi tekrarlayıp durmuştum içimden, notlar almıştım unutmamak için. Hatta sabaha karşı uykum kaçtığında doktor bana gerekli özeni göstermiyordu düşüncemdeki senaryoda ve ben doktorla tartışıyor ve hatta onu şikayet ediyordum. Neyse ki sabah oldu.


Bu doktorla ilk defa karşılaşıyorduk Dr. C. İlk görüşte sakin, sessiz, kıl bir havası vardı. Eşim de içeriye gelebilir mi diye sorduğumda olumlu yanıt verdi ve bu ilk havayı ısıtmaya yetti. Şikayetimi sorduğunda “Hamileyim” dedim. Sanırım verdiğim cevaptan hamile olmaktan mutlu ya da mutsuz olduğumu belli edemedim ki karşılığında önce tebrik etti sonra duraklayıp “İstiyor muydunuz?” dedi. “Evet”lerimizin ardından son adet tarihime göre doğum gününü 28 Haziran 2011 olarak hesapladı. Bu arada ben dayanamayıp kafamdaki senaryolarda günlerdir hazırlandığım hikayeyi anlatmaya başladım; birkaç ay önceki kaçırılmış düşük(missed miscarriage) hikayemi. Bir ara sesimin çatallaşması doktoru da üzdü, ifadesi değişti. Bu hamilelikte de öncekinde olduğu gibi hiçbir belirti yaşamıyor olmamın beni tedirgin ettiğini söyledim. “Sana olabildiğince erken ultrason ayarlayalım” dedi. Birkaç form doldurduktan sonra elle karnımı muayene etti, kiloma baktı, tansiyonumu ölçtü. Herşey iyiydi.


Son bir haftadır açık kahverengi ve sarımtrak akıntılarım olduğundan bahsettim ayrılmadan önce. Kontrol için bebeğin henüz çok küçük olduğunu haftaya tekrar gelmemi istedi. Bebeğim henüz 5 haftalıktı; hatta geç ovulasyondan ötürü ki bunu da vücut ısımı takip ettiğimden dolayı biliyorum adet tarihime göre olan hesaptan 2-3 gün daha küçük olmalıydı. Odadan çıkmadan önce başka sorumuz olup olmadığını sordu. Eşim hemen atladı, “Doktor Bey eşim uçağa binebilir mi?” diye. Bu soru da notlarımdaydı; ama tamamen aklımdan çıkmıştı. Doktor bir sakınca bulunmadığını; ama şu anki akıntılarımdan dolayı endişe duyduğunu yine de çok problem olmayacağını söyledi.


Dün başım zonkluyordu sabaha dek; bunlar beni endişelendiriyor. Hep Hücre geliyor aklıma. O zaman da olmuş muydu diye düşünüyorum. Birçok hamile bayan sabah bulantılarından şikayet ediyor, bense keşke bende de olsa bilirdim hala içimde olduğunu diyorum. Yapabileceğim herşeyi yapıyorum; sağlıklı besleniyor, sigara ve alkol kullanmıyor, vitaminimi içiyorum. Bunlar dışında karnımdaki bebeği yaşatabilmek için yapabileceğim başka birşey olmaması çok acı. Keşke bir camekan olsaydı karnımız hamilelikte de neler olduğunu görebilseydik içeride.


Son araştırmama göre de bu tarz düşük yani bebek ölür; ama anne haftalarca farketmez ve taşımaya devam eder tarzı kaçırılmış düşük hamilelikte %1 oranında görülmekteymiş. Ne kadar şanssız bir insan olduğumu siz düşünün artık...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder